İSKİTLERİN 'KOYUDENİZ' İ NASIL KARADENİZ OLDU?
Ksenophon’a göre m.ö. 430 yılına kadar Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Grekçe konuşmayan Kolhlar, Driller, Mossinoikler, Halibler ve Tibaren gibi topluluklar yaşıyorlardı.
Onbinlerin Dönüşü adlı eserinde Ksenophon, Pers Prensi Kyros' un yanında abisine karşı savaştıktan sonra Karadeniz kıyısındaki Trabzon üzerinden ülkelerine dönmek üzere Doğu Karadeniz' in iç kısımlarına (Torul-Gümüşhane-Bayburt-Sürmene- Araklı ekseninde Strabon' un Thekes Dağı olarak bildirdiği günümüzdeki Madur Dağı) ulaşan Grek askerlere yardım eden Makronlar olarak tanımladığı ‘büyük başı olan insanlar’ tanımlamasından bu halkın Kafkasya kökenli olduğu anlaşılıyor. Grek askerleri arasında köle bir Makron askerin dillerini anlaması ile yerli Makronlar, Grek askerlerine saldırmadan kıyıya ulaşmalarını sağlayacak yönleri göstermişlerdi yoksa bu askerler gördükleri Phasis Irmağı yerine zannettikleri Rion Irmağı nedeniyle belki de Karadeniz kıyılarına ulaşmak yerine Gürcistan’ın iç kesimlerine kadar nafile bir yolda kaybolup gideceklerdi. Yolu gösteren köle Makron’un ise Onbinler olarak nitelendirilen Grek askerlerinin içine nasıl girdiği ise ayrı bir soru işareti olsa gerek…
Hellen ya da Romalıların tanımlaması ile Grek lere ait bir kelime olmayan Pontos kelimesi köprü anlamına gelir. Latince 'pos pontis' köprü anlamına gelir. 'Ponticul/us' ise küçük köprü demektir Latince'de... Çünkü antik çağlarda bir böbrek şekline benzediği için de belki de buna benzer bir adlandırmaya gidilmeden bu denizi gerçekten de Grek' lerin kendi ülkelerine uzanan bir köprü olarak görmeleri olası bir adlandırma olarak görülebilir.
Türkçe'de köprü 'köp' çokluk fiilinden üretilmiş, altından geçen 'su' dan dolayı şişmek, kabarmak, çoğalmak 'köpürmek' ten üretilme bir kelimedir. 'Gehira' kelimesi ise ise yine köprü anlamında Anadolu'da kullanılan bir kelime olarak Yunanca 'gephira' Girit dilinde ise 'dephura' moğolca da ise 'kegurge' olarak bilinir. Akdeniz Üniversitesi Doğu Akdeniz Dilleri Araştırma Merkezi 'gephyra' 'köprü' adlı bir dergi yayımlamaktadır.
ALTIN POST (THE GOLDEN FLEECE)
Pontos kelimesi ilk kez m.ö. 8. yüzyılın ikinci yarısında yaşayan Homeros tarafından kullanılmıştı, dolayısıyla ortaya çıkış tarihi ise o halde m.ö. 750 lerden sonra olmalıdır. Pontos kelimesi daha sonraki dönemlerde Herodot (m.ö. 484-425) ve Strabon (m.ö. 60-m.s. 24) tarafından da kullanılmıştır.
Halbuki ve ancak tarihinde kendisine akan 10.000 i aşkın nehir nedeniyle sadece Karadeniz’ in hırçın suları nedeniyle önceleri ‘misafir sevmez’ anlamında 'pontus aksenos’ olarak sonra ise ‘pontos eukseinos' yani Mutluluk Denizi olarak Grek mitolojisine dayalı tanımlama yapılmıştı. Karadeniz’ in misafir sevmez konumundan mutluluk denizi adına dönüşmesi aynı zamanda antik Grek efsanelerinde yerini bulan zenginliğe ve asalete mal olmuş Karadeniz'deki ‘altın post’ u arama serüveninden sonra gemilerin daha dayanıklı olarak suya/denize hükmeden inşa tekniğindeki gelişmelerin çok büyük rol oynamış olduğu bir gerçektir.
Bütün bu değerlendirmelerden anlıyoruz ki antik Grekler, bugün Karadeniz olarak bildiğimiz denizi, kendi dillerinde köprü anlamına gelen 'gephira' denizi olarak değil bu bölgede yaşayan toplulukların dillerinde köprü anlamına gelen Latince'den bölge halklarına geçen 'pont' kelimesini kullanarak tanımlamışlardı. Bu bize antik Greklerin öncesinde Karadeniz bölgesinde önemli kültürel değerlerin olduğunu gösterir.
Karadeniz adının Bulgarca Çerno More, Rumence Marea Nagre, Rusça Çyornore More, Ukraynaca Çorne More, Gürcüce Şavi Zğva, Abhazca Amşin Eyk’va, Megrelce Uça Zuğa adlandırılmasındaki Türkçe anlamların hepsi Karadeniz anlamına gelir, hiçbirinin karşılığı zannedildiği gibi ne pontus aksenos yani misafir sevmez ne de mutluluk denizi anlamına gelen pontos eukseinos dur. Hepsinin karşılığı bugün Türkçe'deki adlandırmanın karşılığı olan Karadeniz'dir.
Peki neden hiç kimse Karadeniz' in bugünkü adının Türkçe olarak Karadeniz şeklindeki anlamının Yunanlardan önce İskitler zamanında kullanılan renginden dolayı Koyu Deniz anlamına gelen bir anlamdaş kelime olarak bugünkü Karadeniz’in anlamının bir eş anlamlı kullanımından bahsetmiyor. Nitekim antik çağlarda Karadeniz'in gökyüzü ile etkileşimli olarak renk değişiminden dolayı İskitler'den gelen bir anlamsal birliktelik olarak Karadeniz'e 'koyu' anlamına gelen adlandırmalara yönelik renk vurgusunun da yapıldığı bilinmektedir. Bugün de biliyoruz ki Karadeniz göksel atmosferik olaylara karşın hemen siyahlaşan, kararan bir özelliğe sahip denizdir. Herodot deniz kumunun siyah olduğundan bahseder.
BEHİSTUN ANITI
İran'ın Kirmanşah eyaletinde bulunan ve İskit' lerden de bahseden Behistun anıtında I. Darius'ın yazdırdığı ve anıttaki en sondaki üçgen başlıklı esir İskit askerine izafeten 'Saka Diay Paradaray' yazıtı ile denizin ötesindeki Saka diye bahsettiği, dönemin Pers coğrafyasına göre m.ö. 8 yüzyılda Greklerden önce Karadeniz Bölgesine yerleşmiş olan İskitler olduğu gayet açıktır.
Orta Asya Türkçesinde 'koy' kelimesi 'dere' 'çukur' anlamına gelir. İskitler'in, 'koyu' dedikleri bu denizin Karadeniz'de kıyıları olan ülkelerin dillerinde de Türkçe'deki 'koyu, kara' anlamına gelen anlamdaş kelimelerin etimolojisine dayalı bir tanımlama bugüne kadar Karadeniz olarak taşınmıştır. Kelimenin Avestan (eski Pers dili) karşılığı ise axaena (koyu renk, siyah renk) olarak Grekçe'ye geçmişti ve sonraki dönemlerde Grekçe olmayan bir kelime olan Pontus Aksenos olarak kullanılmıştı. (Moorhouse, 1940)
Ancak günümüze kadar gelen Karadeniz adını, kıyısında bulunduğu bütün ülkelerin kendi yerel adlandırması ile İskitlerin 'koyu deniz' tanımlaması ile anlamdaş bir kelime olarak günümüze kadar ulaşmasını hiçbir kültür önleyemedi.
ARKEOTEKNO
Sayfa Yorumları (0)
Yorum Bırakın