TÜRKİYE'DE TOLUMSAL BİR 'TEORİ' GELİŞTİREMEME SORUNU
Sanayi öncesi ve sonrası toplumlar tüm dünyada önemli teoriler ortaya koyarken ve bu kavramların günümüzde Türkiye’de önemli kavramlar haline gelmiş olmasına rağmen küreselleşme, özelleştirme, Avrupa Birliği, NATO, BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) konularında hangi teoriyi ortaya koymuş oldukları ya da koyamamış oldukları tartışılır bir konu olarak hâlâ bir bilinmezlik halinde ortada durmaktadır.
Bunun en büyük kanıtı bugünlerde Amerika Birleşik Devletleri'nde Türkiye’nin bir Ortadoğu ülkesi olarak yeniden sınıflandırılması amacıyla Temsilciler Meclisi’nde sunulan iki partili yasa tasarısıdır.
Yasanın gerekçesi "Türkiye'nin Orta Doğu'ya yöneldiği ve artık Avrupa ile ilişkilerine öncelik vermediği" olarak açıklanıyor.
Sosyolojik olarak bir önceki modern toplumlarda ‘mülkiyetin’ güç olarak ele alınmasına rağmen post endüstriyel toplum olarak bilinen günümüz sanayi sonrası toplumlarda ‘bilgi’ güç olarak ele alınır.
'Bilgi' ye dayalı genel olarak toplum yaşamını ele alan kararlarla güçlendirecek yasama organlarının yukarıda verdiğimiz kavramlar hakkında önemli bir teori ortaya koyamamış olmaları düşündürücü bir konudur.
Teorik olarak ‘bilgi’ nin ön plana çıkarak ampirizm (deneycilik) akımının ön plana çıktığı günümüzde ‘bilgi’ yi kullanarak bizim toplumumuza ne tür bir inovasyon (teknolojik yenilik) ya da toplumsal büyüme ve gelişme sağlanacağı bir teori şeklinde ortaya konulmalıdır.
Çelik, elektrik, telgraf ve telefon gibi icatların altında yatan ilkelerin önce belirlenerek sonra da uzun bir müddet sonra bunları deneyimleyen Batı toplumlarının bu ilkelerden hareketle pratik bilgileri elde etmiş ve sonunda örneğin Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı’nda o devasa endüstrisinin ortaya çıkışı hep bir ülkü olarak belirlenen bu ‘teoriler’ ile olduğunu unutmamak gerekir.
Almanya bu gelişmelerin önce teorik bilgisini elde etmiş sonrasında ise bu makromoleküllerin özellikleri hakkında elde edilen teorik bilgiye dayanılarak yeni malzemelerin üretilmesini planlayarak söz konusu gelişmesini tamamlamıştır. Daha sonra 1945 yılında yerle bir edilen Almanya topraklarındaki günümüzdeki gelişme hep bu ‘bilgi’ birikimi üzerine kurulmuştur.
Bütün bu gelişimlerin şüphesiz ki yasalar ile desteklenerek ortaya çıkacak teorilerin bir milli bir ülkü olarak slogana dayanan söylemlerden ziyade ele alınarak tüm toplum tarafından bir ideal olarak benimsenmesi gerekir.
Daniel Bell tarafından teorik bilginin yoğurulacağı yer ve en temel kurum olarak ‘üniversite’ görülür. O’na göre halen yaşamakta olduğumuz post-endüstriyel toplum kavramı, merkezde teorik bilginin yer aldığı, yeni teknolojinin, ekonomik büyümenin ve toplumsal tabakalaşmanın bu teorik bilgi ekseni etrafında örgütlendiği bir yapıdır.
Demek ki siyasetin hangi kulvarında olunursa olunsun dünyada bölgesel gelişimlerin ışığında ülkenin gelişmesi ve kalkınması için toplumsal mutabakat ile yukarıda saydığımız kurumlara dayalı bilinmezlerin ortadan kalkacağı ulusal bir ‘teori’ geliştirerek ortaya konulması gerekir.
ARKEOTEKNO
https://tr.euronews.com/2025/03/09/abdli-iki-kongre-uyesinden-turkiyenin-orta-dogu-ulkesi-statusune-alinmasina-dair-yasa-tasa?utm_source=news.google.com&utm_campaign=feeds_news&utm_medium=referral&fbclid=IwY2xjawJEpopleHRuA2FlbQIxMAABHYUn7nTdlpe42yNRz2mO9OHLRCSALBX-rJVjM_dPKQ-RkJJt1A1K5qb1-Q_aem_acO8MpU5Ed4g91BXPRF9Mg
Sayfa Yorumları (0)
Yorum Bırakın