Batı müziğinin kökeni olan Heptonik-Diyatonik  [1]  teorisinin kaynağını Philo adlı bir Grek bilgin Mezopotamyalılar olduğunu yazmış ve bunu Kilmer'in M.Ö 2000 yılına tarihlenen Nippur çivi yazılı tabletlerinin içeriğinin diyatonik özellikli müzikal bilgiler olduğunu ispatlaması ile anlıyoruz. Çok zorla da olsa bu tabletler bir müzik parçasının kayıt altına ilk yazılı belge olması açısından ilginçliğini korumaktadır. Amerikalı S.Walle, bir akademik çalışmada günümüzden yaklaşık 5000 yıl öncesine tarihlenen İngiltere'nin Wiltshire kentindeki Stonehenge sarsen taşlarının olduğu bölgede  iki kişinin çaldığı borudan çıkan sesi bir illüzyonist gösteriye dönüştürerek dinleyicilere bir müzik konseri vermişti. Walle bu çalışmasına dayanak olarak Stonehenge etrafındaki köylülerin bu yapıdaki taşları 'piper stones' olarak adlandırmış olmasını göstermişti. Bu konser önceleri bir sunak ya da gözlem evi olarak tanımlanan Stonehenge, bu çalışmadan sonra artık bir müzikhol olarak anılmaya başlandı.

Platoncu yaklaşımla üflemeli çalgıların (aerophones) doğu medeniyetlerine özgü, vurmalı çalgıların (chordophones) ise batı medeniyetlerine özgü olduğu gibi gayri sanatsal değerlendirmelere karşı nispet edercesine L. Wooley 1929 yılında Mezopotamya' nın ünlü Ur kentinde kazılar sonucunda 4 adet arp ele geçirdi. Bu arplar parçalanmış bir şekilde Pennsylvania Üniversitesi, British Museum ve Bağdat'taki müzelerde sergileniyor. Hurri müziği ile ilgili ise Ugarit' te bulunan bir tablette (http://128.97.6.202/urkeshpublic/music.htm) M.Ö 1400 de Hititlerin ölen yakınları ile ilgili ilahi (ağıt) söylemek için ayinler düzenledikleri anlaşılmış...

Şimdiye kadar bilinen en eski müzik aletinin doğu-batı arasında yukarıda arz ettiğim gayri sanatsal bu tartışmayı bitirecek ve nedense görmezden gelinen aerophones sınıfına ait aşağıdaki resimde görülen M.Ö 43.000 e tarihlenen ve bir maymunun femur kemiğinden yapılmış flütün Slovenya'daki Divje Babe' de bulunduğunu biliyoruz. Ancak arkeolojinin en sevilen yanı olan bir saat önceki bilginin bir saat sonraki bilgiye göre değişmekte olduğu heyecanı 2012 yılında Almanya' nın Geißenklösterle Mağarası' nda bulunan flütün insanlık tarihinin en eski flütü olduğunun ortaya çıkması ve Divje Babe'deki flüt ile en eskilik olma konusunda bir yarışma içinde olduğunun anlaşılması çok heyecan veriyor. Böylece batı ve doğu medeniyetleri arasında yukarıda arz ettiğim aerophones ve chordophones tartışmaları batı medeniyetinin beşiği olan Avrupa' nın ortasındaki Divje Babe ve Geibenklosterle Mağarası flütlerinin bulunması ile teorik olarak sona ermiş oluyor.

Öyleyse doğu müziğindeki insan nefesindeki mistik ruhu yok varsayarak nefesli çalgılar doğu medeniyetinin, matematiksel değerleri ifade etmesi öngörüsü ile telli çalgılar batı medeniyetinin temelidir gibi Platoncu söylemden öteye tasavvufun kaynağı olan nefesli çalgıları basit bir enstrüman olarak görerek bu çalgıların deliklerinin çok detaylı bir matematiğe dayalı müzikal gam ve solfej estetiğini göz ardı edip sadece telli çalgılarda matematik vardır demek yanılgısına düşmeden müziğin evrensel tanımını yapmamız gerekmez mi? 

 

(http://www.urgeschichte.uni-tuebingen.de/fileadmin/downloads/Projekte/Deutschland/Muenzeletc.PDF)

Bu şekilde bir yorum yapmamı Divje Babe flütünün müzikal ölçeklendirmesini yapan B.Fink (2004) in çalışmaları da doğrulamaktadır. (www.greenwych.ca/fl-compl.htm)  Fink , flütün müziksel analizi sonucunda Do-Re ve Mi notalarının flüt üzerinde yer almış olabileceği kanaatine varmış...Slovenya' da  Ivan Turk tarafından  bulunan bu flüt arkeoloji dünyasında hala tartışılmaktadır. Önceleri bu neandertal insanın kullandığı düşünülen flütün bulunan ilk el yapımı flüt olduğu düşünülürken daha sonraki yıllarda bu flüt üzerindeki deliklerin bir hayvan ısırığı şeklinde tesadüfen oluştuğu paleoantolog ve arkeologlarca ileriye sürüldü. Ancak Fink, bir müzikolog olarak bu deliklerin bilinenin aksine diyatonik nota içeren yapıda olduğunu ve deliklerin flütün bulunan parçasının uzatılması halinde müzikte bildiğimiz Dor-Re- Mi....vs ile devam eden gamındaki sesleri üretebileceğini ortaya koydu.  

Günümüzde müzikal alanda en önemli enstrüman sınıflandırma standartı olan Sachs-Hornbostel  sistemi kendi titreşimleri sayesinde ses çıkaran aletler olarak idiophones (ksillofon), üzerine gerilmiş bir deri sayesinde ses çıkartan aletler membraphones (davul), üfleme ile ses çıkarak çalışan müzik aletleri aerophones (obua, flüt ve tüm diğer nefesliler) ve en son olarak ta elektronik ses çıkarak aletler olarak electrophones (synthesiser, elektronik klavye, Hammond orgları)en iyi müzik aletleri standartlarının sınıflandırılması olarak gösterilmektedir.

Platoncu müzik anlayışının tersine olarak müzik enstrümanlarından hareket ederek insan davranış modellerinin sosyolojik analizine dayalı sınıflandırma yapabilmek için arkeolojik buluntuların daha gerçekçi yorumlanması gerekliliği doğu ve batı müziği enstrümanlarının ruhunun anlaşılması açısından elzem bir konudur.

 [1] Diyatonik: Eski Yunan müzik kuramının temelini oluşturan üç tetrakorttan herhangi biridir. Daha genel anlamda,kromatik değişmelerin bulunmadığı bir oktav oluşturan aşamalı yedi " doğal" sesten kurulu dizi özel olarak da ortaçağ ve Rönesans kilise modlarından ,diyatonik armoninin doğuşuna bağlı olarak gelişen majör ve minör dizilerdir. Eski modal sistemin gitgide daha yabancılaşması üzerine 16.yüzyıl hümanistlerinden Glareanus biri la"ya ,öbürü do"ya dayalı iki ek mod olan Eolis (Eolya) ve İonya dizilerini önermiştir. Bunlar,modern majör ve doğal minörle her bakımdan özdeştir.) 

S. Vedat Karaarslan