S. Vedat Karaarslan
Endüstriyel Arkeoloji bir ülkenin endüstriyel geçmişinin araştırılarak aynen bir tabiat varlığı ya da eski eserler gibi korunmasına yönelik çalışmaların bütününü kapsar.
Endüstriyel Arkeoloji kavramı 1950 li yıllarda ilk kez İngiltere’de ortaya atılmıştır. Bu tarihten tam 10 yıl sonra bu kavram bütün dünya tarafından kabul görmüştür.
Kavramın bu ülkede ortaya atılmasının nedeninin İngiltere’de dünyada ilk sanayileşme hareketlerinin başlaması ve buna dayalı olarak bu eserlerin korunması üzerine kurulu bir sistemin geliştirilmiş olmasıdır.
Endüstriyel arkeoloji alanına binalar, makine, eserler, siteler, altyapı, belge ve üretim ile ilgili tesisleri ve mühendislik , mimari eserleri girmektedir.
Örneğin İngiltere’nin ünlü TOWER BRIDGE köprüsü endüstriyel arkeoloji alanına giren bir eser olarak İngiliz envanterine kayıt edilmiştir. Dünyadaki ünlü deniz fenerleri de endüstriyel arkeoloji alanına giren eserler olarak nitelendirilebilir. Aşağıdaki resimde Mısır'daki ünlü İskenderiye Deniz Feneri görülmektedir.
Endüstriyel Arkeoloji kısaca sanayileşmenin başladığı 18. ve 19. yüzyıllarda yeni buluşların neden olduğu icatların üretime destek verdiği her türlü alet, edevat, makine, mimari eserlerin bütünü girmektedir.
Dünyada endüstriyel arkeoloji alannında en büyük organizasyon Uluslar arası Endüstriyel Mirası Koruma Komitesi olarak bilinen The International Committe for The Conversation of The Industrial Heritage (TICCIH) adlı kuruluştur.
Türkiye’de endüstriyel eserler olarak eski fabrika binaları, 2006 yılında sökülen Ankara Havagazı fabrikasıdır. (nerede olduğu bilinmemektedir.) Ankara’nın zaten sayıca az olan endüstri mirasının en önemli temsilcisi bu fabrika Haziran 2006’da büyük oranda ortadan kaldırılıdı. Akibeti bilinmiyor. Türk Telekom’ un 1926 yılında İsveç Ericsson firması imalatı olan step by step santralları, Kanadalı Nortel firmasının üretimi X-Bar santralları (bir yerlerde sergileniyor mu? bilinmiyor) örnek olarak verilebilir. Türkiye’de batıda olduğu gibi sanayileşme geleneksel bir yapıda olmadığı için endüstriyel mirasımız yok denecek kadar az. Aşağıda X- Bar Telefon santralının bir ünitesi görülmektedir.
Endüstriyel Arkeolojik Mirasımız alanında yukarıda verdiğimiz örneklerden bir tanesi ve en önemlisi de bir haberleşme müzesinin batı ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’ de olmamasıdır. Önerilerimizden bir tanesi de bir ulusal Haberleşme Müzesi kurulması konusundaki haklılığımızdır.
Bunu neden istiyoruz?
Çünkü 1837 yılında başlayan haberleşme tarihimizden bu yana devam eden süreç içinde haberleşme alanında bir çok mirasımız oldu.
Bir haberleşme müzesi kurulması konusunda ciddi girişimlerin öncelikle hurda birer metal yığını olarak yurt dışına satılan haberleşme sistemlerinin birer endüstriyel arkeolojik varlık olarak tespit edilip müzecilik alanına kaydırılması ile başlanması gerekir.
Türkiye' nin ERIH ( The European Route of Industrial Heritage) adlı Avrupa Endüstri Mirası Güzergahı kuruluşundaki etkinliğinin bütün Türkiye' yi kapsayacak şekilde çalışmalar yapması .
Türkiye' deki endüstriyel arkeoloji kaynaklarının tespit edilip ilan edilmesi gerekir, bu aynı zamanda endüstriyel arkeoloji kaynaklarının yok olmasını önleyecek tedbirlerin de oluşturulmasını gerektirecektir. Bu çalışma kurulacak bir ulusal endüstriyel arkeoloji birliği ya da derneği ile hemen sağlanabilir diye düşünmekteyiz.
Bir de 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa ‘ Endüstriyel Arkeoloji ’ tanımını da eklemek gerekir.
Bütün bu öneriler sonucunda Türkiye'de arkeologların istihdamını da artıracak bir hedef yakalanabilecektir.
ARKEOTEKNO
Sayfa Yorumları (0)
Yorum Bırakın