Ruggless, arkeoastronomik bilgilerin Mayalara, İ.Ö 8. yüzyılda Hesiodos’un yazdığına göre ekin ve hasatların yıldızların konumuna göre yapıldığını , bu dönemlerde yapılan tapınakların yönlerinin, evlerinin girişlerinin ‘kutsal doğu’ olarak bildiğimiz güneşin doğuş yönüne doğru inşa edildiğini söyleyerek insanların yaşamlarını adeta kozmoloji ile bütünleştirdiğini söyler.

 

Bu bilgiler doğru ancak eksik ya da bana göre yakın tarihte olduğu gibi eski çağların da batı zihniyeti tarafından nalıncı keseri gibi hep kendine yontulmasına  yönelik bir örnektir.

 

Gökyüzü kozmolojisinin evrenin oluştuğu 13.4 milyar yıldan sonra bunu takip eden dünyanın oluşumunun 4 milyar yıldan bu yana değişmediği kabul ve ispat edilen bir yaklaşıma göre insanoğlunun beyin gelişimini tam olarak gerçekleştiği ve bugünkü beynimizle aynı fonksiyona sahip olduğu Homo Sapiens Sapiens (düşündüğünü düşünen insan) ın ortaya çıktığından bu yana insanın gökyüzü kozmolojisi ile ortak bir yaşam sürmesi ile eş zamanlıdır..

 

O halde bu geriye doğru gidişin Rugless’ın atladığı Sümerler ile başladığını bildiğimiz gökyüzü kozmolojisini sadece Sümerlilerin yaşadığı dönem olan M.Ö 2900 lara kadar değil ilk mağara resimlerinin çizildiğini bildiğimiz günümüzden yaklaşık 20.000 yıl önceye dayanan Lascaux Mağarasına kadar götürmek gerekir.

 

Bu mağaranın ziyaretçilerin oksijen salınımından kaynaklanabilecek nemlenmeden dolayı duvarlarına çizilen resimlerin zarar göreceğinin anlaşılmasından sonra ziyaretçilere kapanmış olduğunu günümüz Fransız makamlarının uygulamalarından anlayabiliyoruz.

 

1_8.jpg

Mağaranın en iyi korunan ve bilinen bir duvar resmi ‘kuyu sahnesi’ ‘well scene’ olarak bilinen sahnedir.(yukarıda). Bu resim aynı zamanda ereksiyon halinde olan adamın cinsel organından dolayı   'ölü adamın penisi' olarak ta adlandırılır. Penisin ereksiyon halinde olması adamın yaşamında güçlü bir kişilik olması anlamında değerlendirilir.

 

H.Kirshner resmin tasvirinde Anthropos adlı eserinde kuş başlı adamın transa geçmiş bir şaman olduğuna inanmakta ve Siber Yakutlarının bir ineği kurban etmesine benzer bir şekilde kuyu sahnesinin de aynı ruh yaklaşımı ile çizildiğini düşünür.Ölen insanın başının kuş olarak çizilmesi ise bilincini kaybetmiş şamanın bu kuş ile bilincinin tekrar yardımcı ruhlar ile getirileceği inancına dayalıdır. Bu yorumlara Thompson'un ölü erkek tanrı ve paleolitik ana tanrıça tasvirlerinde olduğu gibi Michelangelo'nun Pieta adlı heykeldeki Meryem'in Hz. İsa'yı kucağında tutması ile eşdeğer bir ruh ile çizilmiş olduğu şeklinde yorumlar da yapılmaktadır.

 

Resim, sol taraftaki gergedanın vurması ile bizonun bağırsaklarının çıkmış olması ve arada kalan bir kişinin üstünlüğünün hala devam etmesi gerektiği üzerine tasvirlenmiştir. Bu resimin neden ve kimler tarafından hangi amaçla çizildiğine yönelik  çok çeşitli yorumlar yapılmaktaysa da ortak görüş olarak resimin yorumlanması için 4 ana fikir vardır..

 

Birincisi animizm (canlandırma) olarak resimde ölü ruhlarının dünyadan ayrılmadığını  ruhların ölenin cesedinin çevresinde dolaşacağını bu nedenle yerde yatan kişinin ölmüş olmasına rağmen hala hayvan hakimiyesi üstünlüğünün devam ettiği düşünülebilir. Çünkü animizmde doğadaki bütün canlılar için ruhun bedeni terketmediği, ve sürekli beden içinde kalmaya devam ettiğine inanıldığından ruhun canlılara kötülük ya da iyilik yapabileceğine inanılırken bu resmin çizilmesine temel teşkil eden şamanizmin temelinde de animizm düşüncesi yatar.

 

İkincisi avın kutsallığına dayalı saygının ortaya çıkması. Bu av sahnesinde boğa bu kişi tarafından yaralanmış hayvan resmi üzerinde bulunan gerçek delikler ile bir mızrak ile bunun yapılabileceğine yönelik bir tasvirleme yapılmıştır.

 

Üçüncüsü resimin güzellik ve dekorunda hayvan anatomisinin başarılı bir şekilde tasvir edilmesidir.

 

Dördüncüsü ise cinsellik üzerine kurulu olarak bizonun doğurganlık özelliği olarak bir kadın ile atların ise erkek ile (resimde gergedan) bir erkek olarak tasvir edilebileceği üzerinedir. Ancak prehistoryan  André Leroi-Gourhan bu yaklaşımı oldukça tehlikeli görür. Bunun nedeni burçların (zodyak) paleolitik çağdaki şekillerinin hayvan çizimlerine etken olabileceği, yani mevsime göre hayvan çizim şekillerinin değişebileceği yaklaşımıdır. Bu çizimler zamana bağlı olarak değişim göstermiş ve günümüze kadar ulaşmıştır.

 

Mağarada yüze yakın bitirilmemiş resim bulunmakta, bunların çoğu da av sahnelerini tasvir etmektedir.

 

Şimdi gelelim bu sahnenin arkeoastronomik yorumuna. Eğer aşağıdaki şekildeki gibi ölü adam bir üçgen içine alınıp bastonlu kuşun altından alt kenarı çizilecek olursa ölü adamın cinsel organı (phallus) çizilen üçgenin hipotenüsünü belirli orantısal olarak kesen bir noktada olacaktır.  

 

 

  2_4.jpg     3_5.jpg

 

Resmin bütünü bir daire içine alınıp boğanın kuyruğu ve bizonun boynuzlarından geçen bir altın oranlı dikdörtgen çizilirse ölü adamın fallusu bu daire içine çizilen pentagramın tam ortasında yer alır.

 

Lascaux Mağarası kuzeye bakan bir mağara olmasına rağmen kuyu sahnesi doğuya bakan bir figürdür. Halbuki ölü adam da Pisagorcuların Rhea eli olarak tanımlanan elleri kuzey takım yıldızlarını göstermektedir. Bizon ise doğu ufkunu temsil eder.

 

Bütün bu anlatımların varsayımsal olduğu kabul edilebilir ancak bilinmeyerek (belki de bilinç altı bir yaklaşım ile) bir astrolojik matematik var resimin çiziminde. Bu da bizi Keldanilerin astrolojiyi bulduğu söylenen M.Ö. 6. yüzyıldan bizi 14.000 yıl daha önceye götüren Üst Paleolitik Çağ Mağarası Lascaux' a kadar ulaştırıyor.

 

Yorumların haricinde Richard Denner'den çevrilmiştir.

 

S. Vedat KARAARSLAN