'En son hangi kitabı okudunuz' konulu bir anket sorusuna nasıl cevap verilebileceği sorusunu birbirine referanslı ve kaynak gösteren kitaplar nedeniyle aynı anda birden fazla kitap okuyan kişilerden dolayı kitaplardan hangisinin adını yazacakları tereddütlerinin anketöre cevap veremeyebileceği mahcubiyeti içinde oldukları zannıyla 2013 yılında Türkiye'de basılan 47.352 çeşit (başlık) kitap [1] sayısındaki toplam 544 milyonluk baskı adedine (http://www.aa.com.tr/tr/kultur-sanat/475449--turkiye-dunya-kitap-piyasasinda-12-siraya-yukseldi) ulaşmamızın yetersizliği üzerine, bu sektörün de diğer sektörlerde olduğu gibi ithalata dayalı olarak çevrilen tercüme kitap sayısının Türkiye orijinli basılan kitap sayısından fazla ve daha etkin olduğunu hatırlayıp devletin yıllardır didinerek oturtmaya çalıştığı ithal ikamesi mantığının diğer sektörlerde olduğu gibi neden kitap sektöründe de
özendirilmediğini, kitap çevirene güven olmaz anlamında biraz da çevirmene metnin bire bir aynısını çevirmemesini öğütleyen İtalyanca 'traduttore' kelimesi ile 'Türk düşüncesi çeviri kokuyor' diyen bir üniversite hocamız ile yapılan mülakatı hatırladım.[2]
Yurt dışında ithal edilmekte olan malların, uygulanan koruyucu ve özendirici önlemlerle yurt içinde üretilmesini öngören bir sanayileşme stratejisi olarak ithal ikamesinin kitap sektörüne de uygulanmasının imkansızlığının 'bilginin evrenselliği' ilkesi ile bağdaşmayacağı gerçeği ile birlikte evrensel bilgi kaynağı olmanın ülke indikatörü olarak internet host sayımızın 2009 lı yıllardan bu yana hala 2.5 milyon adet civarında seyrediyor olması ve internet (host) istatistiğinin dünyadaki binde 32 oranı ile ülke sayısı ortalamasının altında olmamız, [3] bilgiyi üretimindeki eksikliğimizden dolayı 'yurt dışına bağlı internet kapasitemiz arttı' gibi teknik anlamda iyimserliği ancak kültürel anlamda kötümser olmamız anlamında bir ifade olması gereken 'bit ve bayt' ları bir 'download toplumu' olarak aynen çeviri kitaplarda olduğu gibi 'bilgiyi' internet üzerinden de yurt dışından ithal ettiğimizin bir göstergesi olarak algılamamız gerekiyor.
Yazı kültürünün başladığı tarihsel periyot içinde kil tablet ve kayalara kazınan resim ve yazıları bu medya ortamlarına (!) yazanlardan başlayarak dönemin ya da kralların halet-i ruhiyesini anlatamayacak şekilde belki de motive olamadan bu yazıları yazmış ve resimleri çizmiş olabilecekleri gibi bir düşünce tarzı 'traduttore' nin anlamsal orijininin tarihin ilk kültürlerinin başladığı yer olan Mezopotamya toplumlarının yaşamları ile ilgili olarak günümüzde yaptığımız yorumları az da olsa tartışılır hale getirmiş olsa da Eridu (m.ö. 3200) dan başlayan bu topraklarda yaşayan toplumların 'bilgi kaynağı' olma vasfının bölgenin makus kaderinin çizildiği m.s 1200 lü yıllarda başlayan tercümeler çağı ile günümüze kadar gelen karmaşıklıkların ana nedeni, bu başlangıç ile birlikte bilgiyi ihraç eden değil, bilgiyi ithal eden ve m.s 1200 lü yıllara kadar bilimde altın çağını yaşamış bu coğrafyadaki toplumların bu tarihten sonra kazanılmış olumsuz vasıflarının günümüze kadar yansıması olarak görülebilir.https://www.linkedin.com/pulse/end%C3%BCstriyel-geri-kalmi%C5%9Fli%C4%9Fimizin-tarihsel-k%C3%B6kenleri-vedat-karaarslan?trk=mp-reader-card
Birleşmiş Milletler merkezindeki ana binasında bulunan bilinenin aksine tarihin ilk antlaşması olarak değil ama iki güçlü devlet arasında yapılmış ilk büyük antlaşma olanKadeş Antlaşmasının bakıra yazılmış kopyasının Firavun Ramses II tarafından sanki savaşı Mısırlıların kazandığını gösteren bir propaganda ifadesi ile Karnak Tapınağı'na kazındığını ve bu toprakların insanları olan Hititlerin kaynaklarında bu olumsuz propagandayı ortadan kaldıran Hattuşa' da bulunan aşağıdaki belge ile ilgili olarak bulunan metin, yazı geleneğinin bu coğrafyadayaşayan toplumların yazma geleneğinin ne kadar köklü olduğunun ispatı iken antlaşmanın savaşın yapıldığı m.ö 1274 yılından tam 16 yıl sonra imzalanmasının nedenini, yakın tarihimizdeki Sarıkamış Harekatı yenilgisinde olduğu gibi ağır kayıpların İstanbul gazetelerinden neredeyse bir yıl süresince saklanmış olabileceği gibi Hititlerin de böyle bir düşünce içinde olabileceklerini ancak Hititlerin güney sınırının Suriye içlerine kadar uzanmış olmasının bu savaşın galibinin gerçekten de Hititler olabileceği fikrine dayanarak II. Ramses' in tapınağa kazıdığı yazının aksine Hititlerin savaşın galibi oldukları konusunda yapılan arkeolojik yorumların doğru olabileceği fikrine ulaşabiliriz.
Bu tarihlerde yazıya rağbet gösteren bu coğrafyanın insanlarının [4] resmi kayıtlı ilk yazıya Hititler den de önce Assur Ticaret Kolonileri Döneminde (m.ö 1950) Assurluların yapmış oldukları anlaşmalar ile Anadolu' ya girmiş olan yazılı metinler ile tanıştıklarını günümüz arkeolojik kayıtları doğrulamakta....
Yakın tarihimizde matbaanın Osmanlı 'ya 400 sene sonra gelmesine yönelik nafile serzenişlere itibar etmeyen bir kişi olarak, yazıyı ithal eden Anadolu' da ilk yazılı kaynağın Sümerlere ait m.ö 3200 tarihli belgeden tam 1850 yıl sonra geldiğini düşünürsek 1727 yılında Osmanlı'ya gelen matbaanın okuma oranının 1927 yılında bile %17 olduğu Osmanlı toplumuna olumlu etki yapabileceği düşüncesi hayali olmaktan öteye gidemez. Bu açıdan bakıldığında yazının bulunmasından bu yana insanoğlunun bilgiye erişiminin başlangıcındaki ilk aşama olarak kâğıdın bulunması ile başlayan süreçte, matbaanın 1492 yılında Gutenberg tarafından keşfedilmesi ile olduğu kabul edilerek kitap basımı tarihi araştırmaları ile ünlü Elisabeth Eisentein matbaanın bulunuşunu ‘iletişim devrimi’ nin başlangıcı olarak tanımlaması batı kültürünün gelişmesini ‘kitap basımına’ bağlaması çok önemlidir. Türkiye gibi 80 milyon nüfuslu bir ülkede sadece 80 bin kişinin düzenli olarak okuduğu gerçeği modern kültürün başlangıcını kitap basımına bağlayan Eisentein'ın bu yaklaşımının bizim için ne kadar doğru olduğunu tartışılır hale getirse de örneğin Fransa' da %20 olan okuma oranının ülkemizde binde 1 lere kadar düşüyor olması bu yaklaşımın bizim için geçerliliğini önemsiz hale getirmektedir.
İletişim devriminin başladığı bu olay esas alınırsa bilgiye erişimin başlangıcı, matbaanın Osmanlı Devletinde ilk kullanım tarihi olan 1727 yılından önce 1615 yılında ilk Türkçe matbu kitabın bir Fransız elçisi tarafından basılan Fransa ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanan ‘Ahidname’ olduğu kabul edilir. Resmi olarak Osmanlı sınırları içinde kurulan Müteferrika’nın ilk matbaası, İstanbul’da bugünkü Mismarcı Sokağı yanında çalışmaya başladıktan sonra bastığı ilk eser Mehmet el- Vani’ nin ‘Vankulu Lügatı’ nı Eisentein gibi esas alıp bunu bunu bir iletişim devrimi olarak alırsak yanılırız. Çünkü bir Macar üniteryeni olan ve daha sonra İslamı seçen İbrahim Müteferrika, kitaplarını asırlardır kulağa dayalı sözel [5] bilgi ile yaşayan Osmanlı toplumuna göre değil Osmanlı sarayına hitap eden ilk baskılarını Arapça, Latince ve Fransızca olarak yapmıştır. [6]
İyi bir üniversite olmanın tanımını 'bir üniversite, çok iyi bir kütüphane ve etrafındaki diğer binalardan oluşur' sözünü söyleyen bir bilim adamına izafeten bizim üniversitelerimizdeki toplam kitap sayısının sadece Harvard Üniversitesi kütüphanesindeki kitap sayısından [7] daha az olduğu gerçeğini bilerek diğer sektörlerde ithal ikamesini teşvikler ile özendiren sorumlu devletin ve diğer sivil kuruluşların tanımlamaya çalıştığım 'kitapta ithal ikamesi' ile birlikte bir ulusalkitap yazma/okuma seferberliği başlatması, bilim epistemolojisi adına ülkenin 'bilgi kaynağı' olması açısından gelişmenin olmazsa olmazı olarak görülmesi gerekiyor.
Gelişmek için kesinlikle başka hiçbir yol yok...
S. Vedat Karaarslan
KAYNAKLAR
[1] http://www.kigem.com/turkiyede-kisi-basina-dusen-kitap-sayisi-71.html
[2] http://www.anlayis.net/makaleGoster.aspx?makaleid=4965
[3] Pocket World in Figures,The Economist , 2009 Edition,
[4] Çatalhöyük'ün tanınmasında büyük rol oynayan arkeolog James Mellaart tarafından bulunduğu ileriye sürülen hiyeroglif yazının, Anadolu'da ilk kez Dorak Hazineleri içinde olduğunu iddia ettiği ancak hiçbir zaman doğrulanamayan ve bulunamayan eserler sayılmaz ise
[5] ipse dixit' 'sözel' kültüre bağlı
[6] file:///C:/Users/Casper/Downloads/Vankulu%20Lugati.pdf
[7] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23098761.asp
Sayfa Yorumları (0)
Yorum Bırakın