TAŞRA MESELELERİMİZ

Taşra kelimesinin kökeni dışarı anlamına gelen bir kelimedir.

Orhun anıtlarındaki (miladi 735) ‘içre aşsız taşra tonsuz yabız yablak bodında üze olurtım (içte aşsız dışta donsuz aç çıplak halk üzere hüküm sürdüm) cümlesi kelimenin en eski kullanımı olarak görülür.

Bu cümle Meninski’nin (1680) ‘İstanbol’den taşra (dışarı) adlı eserinde yer almıştır.

Demek ki taşra ile anlatılmak istenilen şey merkezi olarak bulunan bir şeyin dışarısının da olması gerektiği anlamına gelir. Bu şey bir coğrafi bölgeden uzaklık olarak algılanırsa da sözün özünde yatan husus merkezi olarak her şeyin kökeni olan hususların dışarıda olan hiçbir şey ile karşılanamayacağını ve her şeyin merkez olarak taşradan uzakta olan bu coğrafi bölge ile karşılanacağını ifade eder.

O halde taşra ile anlatılmak olan şeyin tam zıddı olan adem-i merkeziyet yani merkezin yokluğu düşünülemez. Taşra ancak ve ancak bir merkezin varlığı ile mümkün olur. Demek ki taşranın olması için bir merkezin olması lazım olur ki bu merkez Osmanlı döneminden bu yana Meninski’nin eserinde olduğu gibi İstanbul olarak algılanır ve taşra İstanbul'dan ne kadar uzakta olunacağı ile ilgili bir konudur. 

Ziya Gökalp, Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak adlı eserinde İstanbullular'ın kendilerine 'şehrî' namını vermesi, taşralıların ise kendilerini İstanbul'a coğrafî yakınlığa göre tanımlamaları Osmanlı'dan bu yana taşralılığın İstanbul'a göre anlam kazandığına yönelik tipik bir yaklaşımımız olarak ortaya çıkmış...

İstanbul'a olan uzaklık şark, garp, şimal ve cenup daha çok birer yerleşim yeri olarak kullanılarak daha çok coğrafik bir yerin tanımlaması olan ‘şark’ aynı zamanda ekonomik olarak da adeta ‘garp’ın karşıtı olarak bilinir olmuş. Bu yaklaşım, bizi modern ülkelerdeki gibi aynı ekonomik güce sahip 3 adet şehre bile sahip olamamamız gibi verimsiz bir ekonomik ortama sürüklemiş. Gelişmek için aynı ekonomik güce sahip şehir sayısının özellikle de 'akıllı şehir' kavramlı (smart cities) şehirlerin artması gerekiyor.

Şimdi ana mesele fizik ilmi gereğince merkezden uzak olanın momentumunun yani hareket edenin savrulacağı ilkesine dayalı merkezkaç momentumu olarak tanımlanan fiziki kural, merkezden uzakta olan her şeyin savruluyor olması anlamına gelir. Demek ki merkez ile birlikte etrafındaki dairesel her ne ise onların da dengeli olarak dönmesi gerekir.

Karayollarında virajların biraz eğimli yapılmasının nedeni merkezde bulunan otomobilin büyük bir hızla girdiği virajdan devrilmeden yoluna devam etmesi amacıyladır. Bu durum fizik kuralları olarak merkezin dışındaki hareketin merkezi bir merkezkaç kuvveti ile dengelemesi anlamına gelir.

Merkezde duran bir cisme hareket eden bir cisim çarparsa merkezin hareket etmesine kadar uzanacak bir dizi hareketin adı olan eylemsizlik fiili de yine merkezin dışarısı ile olan bağlantısı sonucu ile oluşur. Bu da merkez ile çevresi arasında bağlantı olması gerektiğini belirtir.

Merkezkaç kuvveti merkeze çarpan cismin kütlesi olan (m), ile hızının karesinin (V2) nin çarpımının merkeze olan uzaklığı olan (r) değerine bölünmesi ile bulunur. Demek ki merkezin uzağındaki cismin örneğin sosyolojik anlamda ağırlığının (ya da nüfuzunun), bu nüfuzun ne kadar hızla hareket ettiğinin karesi ile doğru orantılıdır. Ancak hareket eden bu cismin merkez olan uzaklığı (r) ile ile ters orantılı olarak artar.

Formülü Fmk = m.V2/r dir.

Demek ki merkeze olan uzaklık (r) ne kadar artarsa merkezkaç kuvveti o oranda azalır. Bundan dolayı bu durum karayolu ya da demiryolu virajlarının (kurb) inşaa edilmesinde esas olarak alınır.

Bu durum sosyolojik olarak taşra kelimesinin kökenlerine inildiğinde taşranın bir merkeze olan uzaklığının etki derecesinin aynı formüllerle benzeşimi taşranın merkeze olan yakınlığı oranında daha iyi hale gelir. Diğer bir deyişle formüle göre sosyolojik olarak da merkeze daha yakın olmak merkezkaç kuvvetinin artmasına neden olacaktır.Aralarında denge olması gerekir.

Şimdi düşünelim.

Örneğin Almanya’da onlarca şehrin ekonomisi aynı düzeydedir. Yani kime sorarsanız ABD’nin ya da Almanya’nın on şehrini istisnasız sayabilir… Berlin, Münih, Stuttgrat, Hamburg, Bonn Düsseldorf, Mannheim, Hannover, Tübingen, Darmstadt …vs. Bu sayımdaki esas bir fiziki merkeze olan uzaklığın taşrasızlığı olarak ortaya çıkar. Kentlerin aynı düzeydeki zenginliği Almanya’da taşranın olmadığını ortaya koyar.

Hollanda'da Amsterdam, Rotterdam, La Haye, Eindhoven. Bir ülkede kentlerin aynı seviyede gelişmişlik düzeyine sahip olması, zenginliğin topluma dengeli yayılmış olduğunun en büyük göstergesidir.

Ekonomik yönden İstanbul ve taşra. Yani bu ekonomik merkezin etrafında başkent Ankara ve İzmir kentleri olmak üzere taşra olarak nitelendirilen ekonomik yönden esamesi fazlaca okunmayan diğer şehirler.

Ekonomik eşitsizliğin yanında taşra denilen illerde sanki hiçbir ilmi ya da kültürel etkinlik olmayacakmış gibi her resmi kurum ya da özel kuruluşun başına ‘taşra' kelimesinin konularak sanki merkezde olanın dışındaymış gibi bir ulusal politika ve strateji oluşturulma gayretinin toplum bireylerinde düşünsel olarak belleklerde yer alıyor oluşu hiçbir gelişmiş ülkenin kalkınma ve gelişmişlik kavramı içinde yer almaz. 

Bizde zaten ülke genelinde ekonomik güçlüklerin kaynağı olan ekonomik seviyenin belki 100 yıldır bu ülkenin ge-liş-mek-te olan ülke profilinden kurtulamamasının nedeni taşra olarak nitelendirilen iller arasındaki bu ekonomik dengesizlik olduğu kadar eğitim, kültürel ve de ilmi alandaki dengesizlik olarak ortaya çıkar.

Dolayısıyla merkeze yakınlık merkezkaç kuvvetini artırdığı için taşra denilen yerlerde de en azından gelişmişlik seviyesi birbirlerine yakın oranda yüksek olan illerin performansları ile sağlanabilir.

Fizik kanunları da böyle söylüyor.

ARKEOTEKNO