SÜMERLERDEN MUSTAFA KEMAL'E KISA BİR ARKEOLOJİK KRONOLOJİ
Agglutinativ (iltisakî) yani eklemeli dil ailesi grubuna ait olan Mezopotamya'da yerleşik ilk Asyatik halk olan yaşadığı dönemde adı Orhun Anıtlarında yurt anlamına gelen ve Kengü [1] olarak geçen günümüzde bulunan tabletlerde Kenger olarak yazılan daha sonra bu topluluklara Sümerler [2] adını veren veren Jules Oppert'in Sümerce ile Türkçe'nin yakınlığını ortaya koyması, daha sonra Fritz Hommel gibi bilginlerin Türkçe ile Sümercenin yakınlığını ileriye sürmesi ile başlayan süreçte;
M.Ö. 4000-3800 de Orta Asya'dan Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki Güney Mezopotamya'ya göç ettiği kesin olarak kanıtlanan ve tarihi başlatan kavim olarak günümüz İç Asya toplulukları yazı ve kültürü ile benzer özellikler taşıyan ilk yazılı eserlerin günümüze kadar ulaşmasını sağlayan Türkçe karşılık olarak;
(ağır)= agar, (kom)= hum, (ben) = men, (öbür) = ubur, (sağ)= zag, (çibin=sinek)= zibin, (doku)= toku (dokunmak), (uş)=us (akıl), (agıl)= ağıl, (Ad-da)=Ata, (Ab-ba) =oba, (akar)=Akar
kelimelerini kullanarak, maiyeti ile birlikte gömülen saray erkanı ve kralları ile birlikte bulunan Ur Kral Mezarlarından günümüzde de tespit edilen mezarlarında kökeni Orta Asya olan Oneger adlı hayvan iskeletleri çıkan Sümerler,
M.Ö. 3000 ' li yıllarda kuzeyden indikleri Anadolu'dan Ege Denizi'ne göç eden Hint -Avrupa dil ve kültürüne sahip olmayan bir halk olan ve ünlü arkeolog James Meallert (1959) ve F.Schachermeyr (1979)' in batının soy ve kültürünün oluşumunda etkili olduğunu ileriye sürdüğü Etrüskler ile aynı kökten geldiklerinin öne sürüldüğü Kafkasyalı Pelasglar ,[3]
M.Ö 1240-1230 yıllarında Truva' yı yıkan Akhaların elinden kurtulan ve Troya kralı Priamos'un kılıcını alarak Roma' yı kuran Aenas'ın ve Anadolu'dan kura çekilişi usulü ile Roma'ya göç eden Lydia' lıların köklerini oluşturduğu Etrüskolog Christopher Hampton' un da orijinlerini Orta Asya steplerine kadar ulaştırdığı ve Tolstoy'un 'akıllı Tatar çocuğu' olarak tanımladığı Prof. S.Maksudi'nin köklerini Pelasglara kadar uzattığı sonra kızı A. Ayda'nın köklerinin Türklere kadar uzandığını delilleriyle ortaya koyduğu ve Herodot'un at sütü (kımız) içtiklerini söylediği, Umbria'nın (İtalya) Thyrsen (Turan) denizi tarafına bakan kıyılarında oturan, İtalya'da bugünkü Capue (Kapı, Kapu) kentini kuran Turscha'ların oluşturduğu ve Roma İmparatorluğu'nun ilk kurucuları olan Hint-Avrupa dili ailesine mensup olmayan bir lisan konuştukları bilinen, Anadolu kökenli halklar olan Lidya, Hitit ve Frigler ile akrabalıkları kesin olarak ortaya konulan, Tarchu ve Mastarna gibi İç Asya kökenli kral isimlerini günümüzde Servius ve Tarquin gibi kelimeleri öne çıkararak Etrüsklerin İtalya'nın yerli halkları olduğunu ileriye sürüp dışarıdan gelmediklerini öne sürerek (!) bugünkü batı medeniyetinin dayandırıldığı Rumon (Roma şehri, nehirler şehri anlamına gelir.) şehrinin kurucuları olan, imdigud denilen çift başlı kartalının kökeni Orta Asya olan, son kralının adı II. Tarhan (M.Ö.509) olan, Hellenlerin Tyrhenler (Turhanlar), kendilerinin ise Rasenna (Aşina, Açina, Asena)olarak tanımladığı günümüz arkeolojik çalışmalarında tespit edilen Torino Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre DNA örnekleri Anadolu ile %80 oranında aynı çıkan [4] Etrüskler,
M.Ö.12. yüzyıldan 8. yüzyıla kadar Eski İç Asya tarihinin batıya doğru ilk göç hareketini başlatan ve Anadolu'da Frigya devletini de yıkan Kimmerler,
M.Ö. 8. yüzyıldan M.Ö 2.yüzyıla kadar Çin'den batıda Tuna nehrine kadar varlıklarını sürdüren dönem içinde 'Atlı Kavimler' veya 'Okçu Millet' olarak bilinen Asur kaynaklarında 'Aşguzai', Pers kaynaklarında 'Saka' Çin kaynaklarında 'Sai' olarak geçen, Kazakistan' da bulunan onlarca kazılmayan, kazıldığında ise belki de tarihin yönünü değiştirilebilecek bilgiye sahip kurganlardan Esik Kurganı' nda yapılan kazılarda altın elbiseli adam' ın da ait olduğu (yukarıdaki resim) İskitler,
M.Ö.6 yüzyıldan M.Ö. 4.yüzyıla kadar Orta Asya steplerinden Ural Dağlarına ve sonra Balkanlara uzanan Turani toplulukların başında gelen Sarmatlar,
M.Ö 3. yüzyıldan itibaren Çin'in kuzey bölgelerini tehdit ederek Çin Seddinin yapılmasını sağlayan Çin kaynaklarına göre yazılı değil sadece söze vermeye dayalı bir ahlaksal prensibi ilke edinen ilk hükümdarı Touman (Teoman) olan Hiungnular,
M.Ö 209 yılında Teoman'ın diğer oğlunu kendi halefi olarak görmek istemesi nedeniyle Maotun (Mete) adındaki oğlunu kral olarak verdiği ve daha sonra saldırarak yenildiği bir İç Asya kavmi olan Yueçiler,
M.Ö 174 yılına kadar Hiungnuları yöneten ve altın çağını yaşatan Mete'nin yenilmesiyle M.S.350 yılından itibaren Hiungnuların devamı olarak ortaya çıkan HYONLAR ve HEFTAİLER (Akhunlar) in Toharistan'a [5] yerleşmeleri ve bundan sonra 500 yıl kadar sürecek olan göçe neden olan Hyone, Huna kavmi isim köklerinden gelen Mete'nin Asya' da ve Atilla'nın M.S. 370 yılında Avrupa'da ortaya çıkardığı Hunlar,
M.S.155 yılında Hiungnuları yenilgiye uğratan ve tarihte ilk kez hükümdarlarına'kağan' adını veren Sienpiler ve Topalar,
453-600 yılları arasında Doğu Avrupa'da ortaya çıkan Türk dili konuştuğu Priskos tarafından yazılan ve Bulgaristan İmparatorluğunu'da kuran ' On Ogur' anlamına gelen Onogurlar,
M.S. 4 yüzyıla kadar İç Asya' yı etkisi altına alacak olan ve daha sonra Göktürklerin ataları olacak Çince'de 'kurtçuk' anlamına gelen gelişmiş bronz ve demir işçilikleri olan Juanjuanlar,
M.S. 552-745 yılları arasında İç Asya coğrafyasını Çin'den Bizans'a kadar tek birlik altında kavmi toparlayan anlamında 'ilteriş' lerin hükümdarlık ettiği, bize runik yazı stilini Altay ,Talas kitabeleri ile Tunhuang'da ele geçen kağıda yazılmış hatıraları bırakan. ölülerini gömme adetleri İskitler ile aynı [6] olan Göktürkler,
7.yüzyılın ilk çeyreğinde kendilerini Konstantinos Porphyrogenneteos'un tanımladığı şekilde Sümerler gibi esas adları Kangarlar olan ve günümüzdeki Macarların kökenini oluşturan Türk dilli Peçenekler,
M.S.745 yılında Göktürklerin yerini doldurmaya çalışarak başlangıçta Tokuz - Oguz soy birliğine dahil iken daha sonraki yıllarda kendilerine On-Uygur diyen ve Doğu Göktürk İmparatorluğu bölgesini etkisi altına alan, ancak geleneksel olarak her zaman bölgesel iç çekişmelerin kurbanı olmuş, yardım istedikleri Kırgızlar tarafından kağanı 840 yılında öldürülerek etkisini kaybeden, başkenti Beşbalık [7] , ancak kendine özgü yazı stilleri ve biraz da Sogd'ların etkisinden olacak ki hiçbir dönemde Çinlileşmeyen Uygurlar,
M.S.840 yılında Uygurları yıkan önceleri paleosibirya dili konuşurken 6-8. yüzyılda Türkleşerek runik yazı bilgisi ile bir çok eseri Yukarı Yenisey bölgesinde bırakan, ancak daha sonra Orhun Kitabelerinde 'Doğudaki Türk düşmanı kavim' olarak nitelenen Kitaylardan kaçarak bu bölgeyi terk eden Kırgızlar,
905-1226 yılları arasında Türk soylu Sarı Uygurların yaşadığı KANSU' da (bugünkü Ganzhou ve Suzhou) kurulmuş bir dönem adı 'Altın Dağ' krallığı da olanKansu Uygurları,
840 lı yıllarda Doğu Türkistan'a Tienşan Bölgesine ulaşan Türkistan Uygurları,
751 yılında TALAS savaşı ile Maveraünnehir'i kontrol altına alarak bu bölgede bir Türk hinterlandı oluşturan, ilk Türkolog olarak sayılabilecek Kaşgarlı Mahmud'un 'Kitabu Divani Lugati't-Türk' adlı eseri ile didaktik bir şiir olarak Yusuf Has Hacib Balasaguni tarafından yazılan 'Kutadgu Bilig' in yazıldığı , ilk müslüman Türk hanedanı ataları Karluklular olan, literatürde hükümdarlarına ilek/ilik/ilig denilen(ancak daha önce de Bodrum'daki Pedasa antik kentinde oturan Lelegler ile akraba olabilecekleri düşünülebilecek, Atilla'nın bir oğlunun adı da Ellak, Macaristan'ı yurt edinen Arpad'ın bir oğlunun adı ve Selçuklu, Uygurlar'da da aynı isim kullanılıyor) Karahanlılar,
775-785 yılları arasında Maveraünnehir' e yerleşerek hükümdarları yabgu unvanını alan ve 10. yüzyıldan itibaren ise Türkmen adını alacak olan ve daha sonra Selçukluların bir kolunu oluşturacak olan Oğuzlar,
963 - 1186 yılları arasında Maveraünnehir, Afganistan, Hindistan ve Horasan'da hüküm sürmüş, bölgedeki Samani topluluklarının hakimiyetine son vermiş, ancak Gurlular olarak bilinen İrani bir topluluğun 1186 yılında son verdikleri devletin sahibi Gazneliler,
1120 yılında Kitay ülkesinden Kazak Bozkırı'na gelen bugünkü Pomakların atası olarak bilinen, Kumanlar,
1030 yılında Kazak bozkırının efendisi haline gelen Deşt-i Kıpçak Kıpçaklar,
1040 yılında Dandanakan Savaşı ile bölgeyi tamamen ellerine geçiren, günümüzdeki Azerbaycan Türkleri gibi Oğuzların bir kolu olan, müslüman Arap topraklarının korunması işini İranlılardan devir alan, bir alıcı kuş ismi olan ve aynı kuş ismini Macarların da kullandığı hükümdarlarının adı Tuğrul halefi Çağrı'nın oğlu Alp Arslan'ın 1071 yılında Manzikert ya da Malazgirt olarak bilinen ovada Bizanslıları yenerek Anadolu'nun kapısını Türklere açan Selçuklular,
1050-1200 yılları arasında gerek Türkmenlerin gerekse Harezmlerin saldırıları sonucunda zayıflayan Selçukluların yıkılmasından sonra bir boşluğu düşen ve gerek Anadolu gerekse Arap topraklarının korumasını da üzerine alarak 1302 yılında kurulan, batıya daha fazla yönelerek 600 yıllık bir süre için tarihteki yerini alan Osmanlılar,
Alman İktisatçısı ve Frankfurt Üniversitesi Rektörü Fritz Neumark (1900-1991) '...Tarihten Türk çıkarılırsa ortada tarih kalmaz. Osmanlı arşivi tam olarak ortaya çıkarsa, bugünkü tarihlerin yeniden yazılması gerekir...' der...
Macar bilgini Zasti Ferencs 1932 yılında İstanbul'da 'Türk medeniyetini 5000 sene evvelinde aramalı' der.
"...memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ileride tarafımızdan ilmi bir surette muhafaza ve tasniflerinin ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale gelmiş abidelerin muhafazaları için müze müdürlüklerinde ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere arkeoloji mütehassıslarına kat'i lüzum vardır.
"Gazi Mustafa Kemal Atatürk 19 Şubat 1931, Konya
ARKEOTEKNO
KAYNAKLAR
[1] Orhun Anıtları; Doğuda Kadırkan Ormanım aşarak milleti öyle kondurduk. Öyle düzene soktuk. Batıda KENGÜ (Sümerler ?) tarmana kadar Türk Milletini öyle kondurduk. Öyle düzene soktuk.(Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Hisar Yayınları)
[2] Akadca tabletlerdeki ŞUMAR kelimesinin başlangıçta yanlışlıkla SUMER, diye okunması orijinal tabletlerde olmayan SUMER adını bugün kullanmaktayız.
[3] Pelasglar kuzeyden gelen göçebe bir kavimdir. Bu kavim oturdukları bölgeye göre ve başbuğlarına göre isim değiştirirdi, bu kavim inşaat işlerini seven bireylerden oluşmaktaydı ve en önemli özellikleri komşu kavimlerden kız kaçırarak onlardan çocuk sahibi olmalarıydı ve dolayısıyle kaçırdıkları kızlar ile evlenmeleriydi, dil açısından bugün Lemnos adasında ele geçen dil tabletlerinin etrüskçe ile olan benzerliği etrüskçenin bir Hint-Avrupa dil sınıfına ait olmadığı , agglutinatif ve ses uyumuna tabi bir dil konuşuyor olmaları idi.
[4] http://www.hurriyet.com.tr/dna-testleri-etrusklerin-turk-kokenli-olduklarini-soyluyor-7544610
[5] Bactria ya da bugünkü Afganistan olarak bilinir.
[6] Gerek İskitler gerekse Göktürkler yüksek mevkide ölenlerini bir çadırın önündeki katafalka koyarlar, ardından kesilen hayvanların et parçalarını önüne koyarlar ve çadırın etrafında atları ile 7 defa dolaşırlardı.
[7] Beşbalık : Eski Türkçe'de Balık , sığınılacak yer kale demektir. Aynı zamanda şehir anlamına da gelmekteydi. Beşbalık, beş şehir demektir.
[8] İstvan Vasary, Eski İç Asya Tarihi, Ötüken Yayınları, 2007
Sayfa Yorumları (0)
Yorum Bırakın