DOMATES VE MİLLİ SEFERBERLİK

Gün geçmiyor ki tarlada tüketiciye ulaştırılamayan ve tarlada bırakılan sebze, meyve haberleri TV lerde gösterilmesin.

Örneğin tüm ülkede olduğu gibi Ankara'da da Eylül ayı başlarında İspanya'nın La Tomatina domates şenliği gibi bir şenlik yapılmasa da başta lezzeti ile meşhur Ayaş ve Çubuk ilçeleri arasında diğer ilçelerin de katılımı ile adeta bir domates bolluğu yaşanır.

Ana vatanı Amerika olan domatesin Türkiye'de 12.1 milyon ton üretimi varken eskiden yeşil formunda yenien domates, 18. yüzyılın sonlarına Türkiye'ye gelmiş ve Abdülmecid döneminde ise 'Frenk Elması' olarak adlandırılırdı.

Günümüzde kırmızılaştıktan sonra yenilirse de yeşil domateslerinden en iyi domates turşusu yapıldığı iyi bilinir. Likopen ağırlıklı antioksidan özellikli kızartılarak  üzerine zeytinyağı dökülüp yenildiğinde bu özelliklerinin daha açığa çıktığı ve  daha yararlı olduğu bilinen domates, bugünlerde tarladaki fiyatının ya elde kaldığı ya da 1.95 TL'den bile alıcı bulmadığı TV lerde gösterildiği şekilde ortadayken tarım sektöründe tarla fiyatı ile market ya da pazar fiyatı arasında 3 kat olması gereken bir oranda satış fiyatının bizim ülkemizde bu kadar domates bolluğu olmasına rağmen 30 TL nin altına indiği pek de olağan bir durum değildir.

Uluslararası tarla-market oranının 3 kat fark olduğu hesaba katılırsa Türkiye'de domates eğer tarlada 1.95 TL ise market fiyatı 3 x 1.95 TL = 5.85 TL bilemediniz 6 TL olması ya da markette 30 TL ise tarla fiyatının 30/3 =10 TL olması gerekmez mi?

Halbuki domatesin ne tarladaki fiyatı 10 TL ne de marketteki fiyatı 5.85 TL dir.

Aradaki fark aynı SSCB dönemindeki bir kasa meyveyi iller arasında taşıyamayan ancak uzaya mekik gönderme gücünde olan günümüz Rusya'sındaki ekonomik koşulları hatırlatıyor.

Demek ki domatesi arz eden üretici ile talep eden tüketici arasında hem fiyat uyumsuzluğu hem de tüketimin heba olması sorunu var. 

Bu durumu bertaraf etmek için bir tek yol kalıyor devlet, belediye ya da özel sektör bir toplu seferberlikle bu domatesleri toplayarak ya salçaya, ya turşuya ya da büyük bir organizasyonla resimde gösterilen Sicilyalıların yaptığı gibi domatesin içine azıcık kaya tuzu koyup üzerine tülbent örterek kurutup sonra arasına fesleğen yaprağı koyup domatesi kapatıp zeytinyağı dolu kavanoza basıp daha sonra yemek. Bu hem faydalı hem de domatesin antioksidan likopenin ortaya çıkarılması için başta kronik hastalıklara deva olabilecek bir lezzet sunması açısından önemli bir konudur. Burada tuz domatesi hafif ekşitip fesleğen ile bastırıp zeytinyağı ile yumuşatması domatesin en sağlıklı ve lezetli olmasını sağlıyor.

Fesleğen yapraklı kurutulmuş domates de önemli bir besin kaynağıdır. Fesleğen bazen reyhan olarak da bilinen 'kraliyet' e ait bir bitki olması nedeniyle İngilizcede basil Yunancada 'basilikhon' olarak adlandırılır ki bu kelimenin aslı Fars dilindeki šâhesparam kelimesinden anlam olarak alınmıştır. Reyhan ise Arapçada 'hoş kokulu ot' anlamına gelir. Türk mutfağında genellikle aroması daha acımtırak ve biberli olarak kullanılan reyhan yaprakları zamanla mor rengi alırken yeşil olarak da bulunmasına rağmen İtalyan mutfağında daha çok kullanılan aroması daha tatlı ve narenciye tadında olan fesleğen ise yeşil kalır. 

Bugünlerde tarlada kaldığı bilinen domateslerin  yakıcı güneş altında kuruttuktan sonra bir kavanoz zeytinyağına basılarak kış hazırlığı için öncelikle alım gücü düşük vatandaşlara ücretsiz dağıtımı, milli bir görev olarak ve koruyucu tıbbi önlem olarak dikkate alınmalıdır.

ARKEOTEKNO