S. Vedat KARAARSLAN

Arkeolog- Y. Mühendis

Sümer-Akkad tabletlerini analiz ettiğimizde bugün anlıyoruz ki Kopernik'ten (1543) çok önce Heliocentric yani 'güneş merkezli evren' modeli günümüzden tam 6000 yıl önce biliniyordu... Günümüzden tam 12.000 yıl önce de Göbeklitepe'nin Sirius yıldızının konumuna göre inşa edildiği ileriye sürülüyor...Akkad tabletinde ortada güneş ve etrafında gezegenler dönerken çizilen tasvirden 'güneş merkezli evren' modelini bildikleri anlaşılıyor... [1]

Aynı Sümerler bu kez göksel hareketleri tanımlayan dünyanın presesyonu olarak bilinen kuzeydeki 23 derece 27 dakika ve güneydeki 23 derece 27 dakika arasındaki ekvator kuşağı arasında yer alan yaz dönencesi olarak bilinen (summer solstice) yengeç dönencesi (21 Haziran) ve kış dönencesi olarak bilinen (winter solstice) oğlak dönencesi (21 Aralık) ne göre yaşamlarını ritüelize ediyorlardı. Bugün dünyanın bir topaç gibi eğik döndüğünü bildiğimiz resesyon, Sümerler tarafından biliniyordu.

Ünlü Arkeolog Layard 1849 yılında Asurluların başkenti Kalhu (Nemrud) da karşılıklı ve dış yüzeyleri olan kaya kristalinden parlatılmış mercekler buldu... Daha sonra bunların gökyüzünün araştırılması için kullanılan teleskoplar için kullanılmış olabileceği anlaşılmıştı... Layard'ın da Kalhu'da bulduğu mercekler teleskopların kökenlerinin Galileo'dan önce Asurlulara kadar uzandığını göstermekteydi... [2]

Halen Irak müzesinde (?) bulunan ya da hala bulunduğunu düşündüğümüz Eski Babil dönemine ait Tell Harmal'da bulunan bir tablet ise Thales teoremi olarak bilinen benzer üçgenler teoremini Mezopotamyalıların esas olarak dik üçgenler için bildiklerini ortaya koymuştu... Oransal bölme ve çarpma geometrik şekiller esas alınarak bilinen benzer ve dik üçgenler teoremi Euclid'den 17 asır önce bilinmekteydi... [3]

Pisagor teoremi olarak bilinen teoremi ise yine bir Mezopotamya toplumu olan Babilliler biliyorlardı...Pisagorcular rakamsal ifadelerin doğruluğunu gösteren sonuçlar için Asur alfabesinde yer alan ve 'yaklaşık olmayan tam değer' anlamına gelen napkharu kavramını kullanmışlardır. (Yale Babylonian Collection YBC 7289 tableti) Pisagor teoremi Pisagor'dan tam 1300 yıl önce bilinmekteydi... [4]

Aristo’nun (M.S 150) dünyanın evrenin merkezinde olduğu ve hareket etmediği ve evrendeki bütün cisimlerin dünyanın etrafında döndüğü tezini kabul ederek destekleyen Batlamyus’un tarihi yanılgılarına karşın Türk İslam bilgini Fergani  (837-857) Cevam-i El İlm-i El Nücum vel Harekat El Semaviyye adlı kısaca ‘Gök Biliminin Esasları’ ve Beyruni’nin (973-948) ‘Kanun el Mesudi el Hey’e ve El Nücum ‘Gökbilim ve Astrolojide Mesud’ adlı eserler gök biliminin gelişimine yöne verecek kuramsal çalışmalar olarak tarihteki yerini alır...Ibn-Al Haytham'ın (Latince Alhazen)yazdığı (1020) 'Optik' kitabı ile Avrupalılar merceğin ne olduğunu anlayacaklardı.

Batlamyus’un fikirlerine ilk çıkan Türk- İslam Bilgini İbn-ül Heysem’in ‘El Sükuk ala Batlamyus’ ‘ Batlamyus üzerine Şüpheler’ eseri ile olmuştur. Dokuzuncu yılın ilk yarısında Bağdat’ta Semavviye gözlemevinin kurulduğu ve İbn-i Sina (980-1037) nın ise Hemadan’da kurulan gözlem evi ile Galileo'dan 700 yıl kadar önce 2000 yıl devam eden magister (usta !) Aristo’nun 'evren merkezli' varsayımlarına ilk itiraz eden bilgin olarak ortaya çıkmıştı...

 
Al Khazini adlı müslüman bilgin 1120 yılında dünyanın dönmekte olduğunu ve çekim gücünün dünyanın merkezine doğru olduğunu ilk kez Mizan-Al Hikmah adlı eserinde ortaya koymuştu...Türk- İslam gök bilimi çalışmaları aynı zamanda devlet başkanı ve gök bilimcisi olan Timur'un torunu Uluğ Bey’in Semerkand’da Kühek tepesinde kurmuş olduğu rasathane, 1528 yılında ünlü Türk Bilgini Bircendi’nin gök cisimleri üzerine yapmış olduğu çalışmalar, İstanbul’da Takiyuddin Efendi (1521-1585) nin kurmuş olduğu ve daha sonra Uluğ Bey'in 'kuşçusu' Ali Kuşçu’nun devam ettirdiği rasathane çalışmaları ile devam etmişti...(Uluğ Bey, Zici Adlı Kitabının ilk sayfası)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bugün kabul edilen gerçek gök bilimi Kepler’in 1591 yılında öngördüğü gezegenlerin hareketi ile ilgili yasalarından sonra, modern fiziğin kurucuları sayılan önce Galileo’ nun uzayda ilk kez gözleme ve deneye dayalı buluşları ve sonra Newton’un bu gözlemlere dayalı gök mekaniği formülleri bugünkü uzay çalışmalarının temelini oluşturuyor...Gök bilimi ışığında uzaya uydu gönderme fikrinin ise ilk kez Jules Verne’ in 1865 yılında yazdığı Aya Seyahat adlı eserinde uydu fırlatma roketlerinin atmosferin dışına çıkabilecek şekilde teknolojik olarak bir ivmelenme öngörmediği savıyla bir hayalden öteye gidemeyen görüşlerinin katkısının olmadığını söylemek yanlış olur.

Uluğ Bey'in kendisine ihanet eden oğlunun adamları tarafından öldürülmesi, Takiyuddin'in rasathanesinin top atışları ile başına yıkılması, kütüphane yangınları, reaksiyoner hareketler ile kuramsal olarak öngörü şeklinde ortaya çıkan uygulamaya gidemeyen bu coğrafyanın insanlarının teorilerinin yok sayılırcasına 'öyle biliniyor ve söyleniyor' yaklaşımı ile batı toplumlarına mal edilmesi, özellikle doğu dilleri eserlerinin Latince'ye çevirisi ile başlayan çeviri çılgınlığının başladığı 12. yüzyıldan itibaren batı toplumlarının günümüzdeki gelişimine neden olduğu bilinmeli....

S. Vedat Karaarslan

[1] Z. Sitchin' in yorumu. M.Ö.2360-2180 ait “VA-243” Mührü, Göbeklitepe 12.000 yıl önce inşa edildiği bilinmekte ve bu iddia İtalyan Magli tarafından ileriye sürülmekte. https://arxiv.org/ftp/arxiv/papers/1307/1307.8397.pdf

[2] British Museum, Obje No: 12091

[3]Gonçalves Carlos, Mathematical Tablets from Tell Harmal, Springer

[4] http://www.arkeotekno.com/hbr_197_pisagor-teoremi-babil-den-nasil-calindi.html