BÜYÜK TAARRUZDA MUSTAFA KEMAL PAŞA VE ONBAŞI HALİDE
Redd-i İlhak Milli Heyeti’nin çağrısı üzerine 14-15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’de yapılan miting sonrasında Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıktığı gün İstanbul Fatih Belediyesi binasının önünde yapılan mitingde bir kadın hatip:
‘Gece, en karanlık ve ebedi göründüğü zaman gün ışığı en yakındır. Gece karanlık bir gece, fakat insan hayatında sabah olmayan gece yoktur’
diyerek büyük bir kalabalığa sesleniyordu.
Mitinge katılan kadınlar da hitabet sanatının zirvesine ulaşmış bu kadın hatipe ‘bizim kızlarımız da senin gibi güzel konuşacak’ diyerek onu kucaklamak için birbirleri ile yarışıyorlardı.
FATİH MİTİNGİ (19 MAYIS 1919)
İstanbul’da Fatih Mitingini, Üsküdar ve İzmir’in işgaline karşı Sultanahmet Mitingleri takip eder.
Bütün ülkede infial halinde mitingler yapılmaktaydı.
Sakarya Meydan Muharebesi sonrasında Yunan kuvvetleri Eskişehir, Kütahya ve Afyon istikametinde bir savunma hattı düzenine girmişlerdi.
Bu muharebe sonrasında kadın hatip Miralay Asım tarafından cesareti dolayısıyla ‘onbaşı’ rütbesi ile onurlandırılmıştı.
Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılmasına rağmen Yunanların hala Anadolu’da bulunmaları meclis üyeleri arasında huzursuzluk oluşturmaktaydı.
Mustafa Kemal Paşa, bu huzursuzluğa karşı Yunan güçlerine karşı bir taarruzun yapılabilmesi için ordunun ikmaline gerek duyulduğunu bunun için de zamana ihtiyaç olduğunu mecliste bir konuşma yaparak açıklamıştı.
Paşa, taarruz için milletin kendisini hazır hissetmesini, milletin temsilcisi olan meclisin taarruz için arzulu hale gelerek dayanışma içinde olması ve milletin evlatlarının oluşturduğu ordunun hazır hale getirilmesi gerekliliğini üç madde halinde mebuslara açıklayarak mecliste bir veya birkaç üyenin kötümser bir hava içinde olduğu takdirde bile taarruzun gecikebileceğinden bahseder.
Paşanın bu hazırlıkları sürerken 5 Mayıs 1922 tarihinde rahatsızlığı nedeniyle mecliste bulunmaması nedeniyle yapılan oylamada kendisine karşı olanlar tarafından başkumandanlık süresi uzatılmasa da Paşa, 6 Mayıs 1922 tarihinde meclise gelerek konuşma yapar ve süre uzatılır ve bunun akabinde 20 Temmuz 1922 tarihinde ise başkumandanlık görevi süresiz uzatılır.
Ordunun eksiklikleri de tamamlanmıştı.
Paşa yapılacak taarruzu gizlemek üzere ordu birlikleri arasında bir futbol turnuvası düzenlenmesini emretmiş ve bu sayede ordu komutanları ile görüşmeler yapmaya başlamıştı.
Bu arada Paşa, taarruza başlamadan 24 Ağustos 1922 günü Kayseri’de Amerikalılar ile Türklerin birlikte açacakları bir yetimhaneyi teftiş etmekle görevli Onbaşı’ya, acilen cepheye gelmesi için bir telgraf gönderir.
Onbaşı, Paşa’nın emri ile Anadolu Ajansı’nın da kurulması ile de görevliydi.
Onbaşı, telgrafı alır almaz Konya üzerinden cepheye hareket eder. Cepheye giderken taarruz başlamıştı, Paşa’nın karargâhı birkaç saat önce Afyon’a girmişti bile…
Onbaşı nihayet karanlıklar içinde Afyon’daki bir evin odasında Paşa’yı Fevzi Paşa (Çakmak) ile bir harita üzerinde çalışırken bulur… İsmet Paşa da oradaydı.
Paşa, Onbaşı’yı saygıyla karşılar… Hep birlikte yemek yerler…
Paşa, Anadolu’nun işgalcilerden temizledikten sonra yapılacaklardan da bahseder…
Onbaşı, Afyon’daki etrafı dağlarla çevrili siperlerle dolu Dumlupınar köyüne götürülür…
Daha sonra Kızılcadere’de Nureddin Paşa, Yakup Şevki Paşa’yı görür…
Onbaşı, geriye döndüğünde Paşa’yı etrafını saran Türk kadınları işgalcilerin kendilerine yaptıkları kötülükleri anlatırken bulur…
Onbaşı buradan başka bir köye gider… Burada hamile bir Yunan kadının kocası olduğu anlaşılan bir Yunan subay ile esir olarak getirildiğini görür…
Türk subay ve askerleri büyük bir itina ile hamile Yunan kadın ve Yunan subayı hemen bir evin odasına alarak koruma altına alır… Kapısına da bir nöbetçi diker.
Mavi Renkler Türk Kuvvetleri Kırmızı Renkli Olanlar Yunan Kuvvetleri
Onbaşı, geriye döndüğünde 2 Eylül 1922 günü Uşak’ta bir masanın etrafında Paşa’yı yine bir harita üzerinde çalışırken bulur.
Cepheden işgal ordusunun panik halinde düzensiz bir şekilde İzmir’e doğru kaçmaya çalıştığı haberleri gelmeye başlamıştı.
Kaçarken de yakıp, yıkıyorlardı…
Yunan Orduları Başkomutanlığına atanan Trikopis savaş alanında bir at ile kaçarken yakalanır.
Eski Muharipler Derneği Afyon İl Başkanı Ömer Altınay, Harp Tarihi Dairesi Başkanlığı’na müracaat ederek Trikopis’i esir edenin kim olduğunu öğrenmek istemiştir. Harp Tarihi Dairesi’nin 32.141 sayılı cevabi yazısına göre Trikopis ve maiyetini ilk teslim alan 69. Alay 1. Tabur Komutanı Yüzbaşı Nihat Bey’dir. İlk teslim edilen Tümen Kumandanı ise Kastamonu Dadaylı Halit Bey’dir. (Akmansu) Yazıda Yüzbaşı Nihat’ın komuta ettiği taburun o sırada 5. Kafkas Tümeni emrinde bulunduğu da bildirilmiştir.
2 Eylül'de esir alınan Yunan Ordusu komutanları: soldan sağa 4. Tümen komutanı Dimaras, 1. Kolordu komutanı (Başkomutanlığa yeni tayin edilen) Trikopis, Kurmay Albay Adnan Bey, 2. Kolordu komutanı Digenis, Yüzbaşı Emin
Ahmet Çavuş adlı diğer bir askerimiz ise kendisinin alay komutanı olduğunu rütbesinin ise ‘başçavuş’ olduğunu söylediği ve bu duruma hayret eden Trikopis’i kendisinin teslim aldığını bildirir. Yunan Başkumandanı Trikopis Afyonkarahisar haipshanesinde gardiyan olarak çalışan Ahmet Çavuş tarafından savaş alanında teslim alınmıştı.
AHMET ÇAVUŞ
Trikopis’in nasıl teslim alındığı hala bir muammaysa da bizim yukarıda arz ettiğimiz Harp Tarihi Dairesi’nin bilgilerine itibar etmemiz gerektiği anlaşılıyor.
Nihayetinde işgal güçlerinin komutanları Yunanlı generaller Trikopis, Dionis Türk kuvvetlerine teslim olmuşlardı…
Esir Yunanlı generaller iyi karşılanır yalnız Batı Cephesi Kurmay Başkanı Almancayı Prusya aksanı ile konuşan Albay Asım Gündüz, Trikopis’e ‘Siz benden sonra Almanya’da erkânı harp ihtisası yaptınız. Anadolu’da tatbik ettiğiniz zulüm ve haksızlıkları orada mı öğrenmiştiniz. Yoksa memleketinizde mi?” sorusunu sorar.
Yunan esirler daha sonra Asım Gündüz tarafından Paşa’nın huzuruna götürülmek üzere yola çıkar.
Bütün yaşananlara rağmen Paşa generalleri bir Türk kumandanının asaleti ile karşılar.
Onlara kahve, sigara ikram eder.
Paşa, bütün haberleşme hatları çökerildiği için Yunan Genel Karargâhı ile iletişimi kesilen Trikopis’e Yunan Ordusu Başkomutanlığına atandığını bildirir. Bu durum Yunan Ordusu’nun ne kadar düzensiz bir şekilde savaşmakta olduğunu gösteriyordu.
Onbaşı, İzmir’e doğu düzensiz bir şekilde adeta kaçan Yunan Ordusu’nun bıraktığı enkaz arasında dolaşırken bir ses duyar. Bu ses bir zabitin sesiydi, Zabit ‘size iyi bir haberim var’ diyerek sözlerine devam eder ‘ben terfileri yapıyorum, çavuş oldunuz’
Halide Onbaşı artık Halide Çavuş olmuştu.
İstiklal Harbi’ni dünyaya duyurmakla Anadolu Ajansını da kurmakla görevlendirilen Halide Edip (Adıvar), İstiklal Harbi’nde savaşan on binlerce kadının da simgesi olmuştu.
Yaptıkları zulmün nedenlerini soran Albay Asım Gündüz’e ‘Bu durumun savaşın kaçınılmaz sonuçlarından olduğunu’ söyleyen Yunan general, ülkesine teslim edileceğinde idam edilmesin diye Mustafa Kemal Paşa tarafından ülkesine iadesi yapılmaz. Yunanistan’da altı kişi ‘Küçük Asya’ felaketine neden olduklarından dolayı kurşuna dizilir. Trikopis, bir yıl daha Anadolu’da esir tutulur daha sonra esir değişimi anlaşması sonucunda ülkesine geri döner.
Türk Milleti’nden her konuşmasında övgüyle bahseder.
ARKEOTEKNO
Not: Halide Edib Adıvar’ın Milli Mücadele öncesi ve sonrasında ve Cumhuriyetin ilanı dolayısıyla hayatında yer alan diğer hususlar ayrı bir yazı konusudur.
[1] https://www.kulturportali.gov.tr/portal/30agustoszaferbayrami
Sayfa Yorumları (0)
Yorum Bırakın