AHŞABIN HİKÂYESİ
Tarihi çok daha gerilere gitmesine rağmen en güzel örneklerini görmeye başladığımız Frigler döneminden bu yana ahşap malzeme ile sanat eseri olarak sayısız güzel örnekler veren Anadolu'da günümüzde ormanı, ağacı bol bölgelerindeki şehirlerine seyahat edildiği zaman binalardan vazgeçelim, herhangi bir kurumda görev yapanların vernik kokulu makam odalarına girildiğinde bile görülen sanki bir ağaç bolluğundan çıkmışçasına her yerin, özellikle ağacın dalının budağının sanki bir sanat eseriymiş gibi senkronize olarak şekillendirilerek mimari bir sanatmış gibi yangına mukavemetsiz ucube bir bina iç mimarisi ile karşılaşılır. Ağaç ve tahtasından imar edilen binalardaki yangınlar, bir zamanlar diğer illerde olduğu gibi İstanbul yangınlarının önemli nedenleri arasında yer alırdı.
Tarihi yönden Preveze ile İnebahtı arasında sıkışarak ahşabın gemi yapımcılığında oynadığı rolü ve uluslararası teknolojik gelişmeleri fark edemeyerek tahtanın önemini kavrayamaması sonucunda denizlerdeki hakimiyetini kaybeden koca Osmanlı Devleti ortadan kalkmıştı.
Sonuçta 'taht' a oturmak ile 'tahta' ya oturma geleneğinin hala devam ettiğini söyleyebiliriz.
Türkçede koltuk kapmak ya da sandalye kavgası gibi deyimlerin kökeninde aslında bir zamanlar yüksekteki bir ahşap iskemlede oturan kişinin daha erdemli olacağına dair tarihsel düşünceye dayalı günümüzdeki değişik bir yansıması olan bu duruma şaşırmamak elde değildir. Tahtadan yapılmış saraylar gibi bu kadar ağacın ya da tahtanın bina inşaatlarında hoyratça ve kaba bir şekilde kullanılıyor olunduğuna hayret edilebilirse de bu ağaçtan yapılmış tahtalardan üretilmiş sunta, lambri gibi ağaç ürünlerinin kullanımının ormanı daha da çok olan başka ülkelerde ya da yerdeki binalarda fazla görülmez desem abartmış olmayız.
Hâlbuki ağaçtan yapılmış endüstriyel ürünlere dayalı ‘ahşap’ kullanımı sektöründe bir sanayi ülkesi haline gelerek bizim ülke olarak ahşap endüstri ciromuzun toplamının sadece bir şirketinin cirosunun yarısına dahi ulaşamayan ve bu ağaç endüstrisinden çok fazla geliri olan, ağacı ev eşyası ve sair alanlarda önemli bir endüstriyel sektör haline getiren İsveç gibi ülkelere kıyas ettiğimizde ülkede şu dört şeyden biri olmayacaksın diyen ve bunlardan biri de ağaçtır diyen bir yazarımızın bu söylemini haklı çıkaracak eylemlerimiz olarak ağacın ne dikildiğine ne de ata kültürümüz olmasına rağmen kültürel değer olarak yaşatılmasına gayret edildiğine şahit oluruz.
Ağaç endüstrisine dayalı mühendislik dallarının eğitim kurumlarında açılmış olmasına rağmen bu alanda uluslararası düzeyde bir gelişme göstermemiş ülkeler ise sahip oldukları ormanlarından kestikleri ağaçlardan elde ettikleri endüstriyel malzemeleri ise bina yapımlarında sanki mobilya imiş gibi kullanmaya devam etmekte kolay yanıcı malzemeler olarak yangınlara dayanıksız binaların dış cepheleri yetmezmiş gibi içlerini de ahşap malzemeden imar etmeye devam etmektedirler. Bütün bunlardan sonra binalarda ağaç ve türevi malzeme kullanımının standart hale getirilmesi ve sınırlanmasının düşünülmesi gerekmez mi?
ARKEOTEKNO
Sayfa Yorumları (0)
Yorum Bırakın