ANITKABİR'İN ASİL ASLANLARI

Boşuna dememişler aslan yatağından bellidir diye. Yani Bir kimsenin kişiliği, oturup yattığı yerin niteliğinden, temizliğinden, düzeninden anlaşılır. Bu deyim Dünya ile Sirius yıldızı arasındaki aslan deneyimi yaşayan toplumlar için geçerli olduğu ve astrolojik bilgilere göre yönetici sınıfın aslan bilinci ile donatıldığı söylenir. Aslan sınıfının karşısına dikilip hak istemek ise büyük bir cesaret işidir. Yapılan araştırmalar yaratıklar içinde sezgi yeteneği an fazla olan aslan diğer kedilerin davranışları gibi psişik (ruh ile ilgili, ruhsal) bir varlıktır.       

Anıtkabir’e Tandoğan girişinden sonra hemen önünüze  ‘Aslanlı Yol’ çıkar. Burada uzun bir süre yürüdükten sonra İstiklal Kulesi ve Hürriyet Kulesi görülür.

Aslanlı Yol boyunca Hitit tarzlı 24 tane aslan heykeli görülür. Bu sayı tam olarak 24 Oğuz boyunu temsil eder. Bunlar Bozoklar; Kayı, Bayat, Alka Evli, Kara Evli, Yazır, Dodurga, Döğer, Yaparlu, Afşar, Begdili, Kızık, Kargın; Üçoklar ise; Bayındır, Peçenek, Çavuldur, Çepnî, Salur, Eymur, Ala Yundlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva, Kınık boylarına ayrılmışlardı. (Halil İnalcık buna pek inanmaz ama ileride yazarım)

Yerdeki, tabandaki andezit karo taşlarının ve tabakaların arasında boşluklar vardır. Bunun nedeni yürürken dikkat edilmesi yönüyle yere bakılması içindir. Ata’nın önünde saygıyla yürüyen insanın başının yere doğru eğilmesi bu şekilde gerçekleşir. 

Aslanlar tarihte her milletin karakterini gösterir. En asil duran, dikkatli ve saldırmaya hazır aslan Hitit tarzı aslanı tasvirlidir. Bir zamanların Anadolu aslanı da öyleydi.  Şimdi de öyledir.

Resimdeki diğerlerine dikkat edelim aslanlıkla fazlaca ilgileri yok gibidir. Bazısı mahcup, bazılarının kasları erimiş bir şekilde tasvir edilmiş. Yunan aslanı mahcup ve ürkek, Mısır aslanı kibar kedigillere özgü rahatsız edilmeyecek şekilde tasvir edilirdi. Antik Mısır’da Sfenks, kafası koç, kuş veya insan, gövdesi ise uzanan bir aslan şeklini alan heykellere denilirdi. Nihayetinde hangi hayvan olursa olsun aslanda vücut bulmuş sfenkslerde firavun kafasının aslanın yelelerine benzer şekilde tasvir edilmesi Mısır’da güneş ile ilişkilendirilen bir kutsiyet nedeniyledir. En ünlüsü Gize Sfenksi olarak bilinir. Yunan sfenksi ise kanatlı gövdesi ve tırnakları aslan motifli olarak tasvir edilirdi. Sfenkslerin aslan vücutlu olarak tasvir edilmesi aslanın güçlü olmasından kaynaklanır. Babil aslanı zaten Asur aslanı gibi tasvir edilir Sami ırkını temsil eder. Frig aslanı sanki aslanı hiç görmemişler, koyun gibi tasvir edilir (zaten o döneme kadar Anadolu’da ne ağaç ne de aslan kalmıştı, Frigler en büyük tahta ustasıydılar, Anadolu’daki ağaçları, ormanları Ankara Savaşı’ndan önce belki de onlar yok etmeye başladılar. Romalılar arenada oynattıkları aslanları oyuncak gibi kullanır sonra da öldürürlerdi, tarihte en fazla hayvan katleden millet Romalılardır. Afrika’dan yüzbinlerce hayvanı getirerek arenalarda katlettiler. En masum ve en asil duranı bizim Sümer aslanıdır, Orta Asya’nın kibar milletidir Sümerler, Onları sonradan göç ettikleri Mezopotamya’da bir Sami ırkı olan Akkadlar hem toplumsal olarak önce bozmuşlar sonra da yıkmışlardır.  Pers aslanı da gaddar görünümlüdür, zaten aslan hep Perslerin simgesi olmuştur, Caria aslanı bizim Anadolu aslanı olmasına rağmen bir ürkek tasvir edilir. Sürekli tehdit altına yaşamak Anadolu'nun en uç batı bölgesini ikamet olarak seçen Caria milletinin aslan tasvirlerinde açıkça görülür.

Sleldrake’nin ‘morfik rezonans’ olarak tanımladığı aslan olmayı gerektirecek bütün hayvanlar arasındaki ‘telepatik’  kavramı sanki aslanlar arasında yok gibi tasvir edilmişler. Koloniler olarak yaşayan canlı aslanların arasındaki ‘telepatik’ davranışlarının görmezden gelinmesi değil aslanı nasıl görüyorsanız ya da tahayyül ediyorsanız aslan odur zihinde, aslanı anlamlandırmanız ile ilgili psikolojidir bu. Bu durum aslan tasvirleri için doğaldır. Yani görmediyseniz nasıl tasvir edeceksiniz ki aslanı.  Frigyalılar da Anadolu devleti ama yaptıkları tasvir hiç aslana benzemez, sanki aslanı görmemişler gibidir Frig aslanının tasviri.

En saldırganı ise Asur aslanıdır. Ağız hep açık, dişleri görünür ve pençeleri belirgin ve çok anlamlı olarak tasvir edilir.  Asurlar bir zamanlar Sami ırkının ataları idi. Akkadlar, Bâbilliler, Asurîler, Amurîler (Amurrular), Ârâmîler, Süryânîler, Ken‘ânîler, Nabatîler, Fenikeliler, İbrânîler, Araplar ve Habeşler Sami ırkına dâhildir yani Semitiklerdir. Morfik rezonansın insan olmayı gerektirecek hususlar açısından bütün insanlar için geçerli olması gerekirken şimdilerde Asurluların Sami ırkından olan torunlarının bu Asur aslanı ile günümüzde Ortadoğu coğrafyasında yaşananlar açısından ne kadar özdeş olduğunu düşünmek gerekir.

Oğuz boyları ile özdeşleştirilen Anıtkabir’in asil ve vakur Hitit aslan tasvirleri ise insanlık tarihinde oynadığı insancıl ama gerektiğinde ne yapması gerektiğini bilerek Aslanlı Yol üzerinde insanlığı selama durmaya devam ediyor. 

ARKEOTEKNO  

Not: Anıtkabir'deki aslan heykelleri Hüseyin Anka'nın eseridir.