DÜŞÜNSEL İŞTAHSIZLIK

İştahsızlık solunum yolu hastalıkları, sindirim problemleri, karaciğer rahatsızlıkları gibi sebeplerle ortaya çıkarırsa da bunların hepsi biyolojiktir. Bunun bilimdeki adı 'anoraxia nevrosa' dır ki anlamı 'zihnin sürekli meşgul olması' nedeniyle kilo alma korkusu endişesiyle 'yemek yememe' hastalığı olarak bilinir.                           

İştahsızlığın bir de düşünsel nedenleri vardır ki bunlara iştahsızlığın nevrotik nedenleri denilir. Yani düşünsel melekeler de kişileri milli iştahsızlığa kadar götürebilir. Yani iştah sadece yemek ya da güncel deyim ile ‘gastronomi’ ile ilgili bir husus olmayıp bir şeye karşı beslenilen arzu ya da isteğin kaybolması da iştahın sona ermesi olarak bilinir. Milli iştahsızlık, zihnin bedeni etkilemesinin yukarıda sonuçlarını gördüğümüz bulgulara (septom) dayalı biyolojik sonuçları olabilir. Arapça bir kelime olarak şehvet kelimesinin de dayandığı iştah, bizim ‘yokuş’ karşılığı bir kelime olarak kullandığımız ‘rampa’ kelimesinin özü olan Fransızca ‘rampancy’ kelimesi aynı dilde atın şaha kalkması gibi dizginlenemez oluşu anlamına gelir ki bu durum toplumsal bir soruna işaret eder. Mefkûre fikir sahibi olmak anlamında Arapçadan Osmanlıcaya geçmiş Ziya Gökalp’in ruhiyat, şeniyet, hars kelimeleri gibi bulduğu  bir kelimedir. Günümüzde ruhiyat yerine psikoloji, şeniyet yerine gerçeklik, hars yerine kültür kelimelerini kullanırız. Abdullah Cevdet gibi Latinceyi savunanlar psikolojinin karşığı olarak ruhiyet kelimesi ile bilinen bilim dalı Abdullah Cevdet tarafından psikolaçya olarak önerilmişti. Bu kelimelerin içinde gerçek olan husus ‘gerçek’ kelimesinin öz Türkçe bir kelime olarak Kıpçak ve Oğuz lehçelerinde yer alan ‘kirtücek’ kelimesinin ‘doğru, güvenilir kimse’ karşılığında ortaya çıkıyor olmasıdır. Ömer Seyfettin, bir insanda nasıl ki ruh, his ve vicdan var ise bir milletin de toplumsal ruhları, hisleri ve vicdanları vardır der. Bu etimolojik izahlara ragmen Milli düşünceler ‘Mefkûreler’ olarak ortaya çıkar ve milletlerin vicdanından doğar. ‘Her milletin kendi varlığını mukaddes bir hâle içinde duyması ateşin bir idrakidir ki buna mefkûre derler. Mefkûresi olmayan bir millet ölmüş demektir. Çünkü bu suretle fertler milletin varlığını duymuyor ve canını onun uğrunda fedaya hazır bulunmuyor demektir’ demiştir.       

Mefkûre ya da eş anlamlısı olarak ‘üleşmek-paylaşmak’ kökünden gelen  ‘ülkü’ ye karşı karşı milli iştahın ortadan kalkması örneğin milli bayramlarda eskiden pencerelerde görülen bayrakların en az sayıda olması, hiç olmaması ya da arada sırada bu bayramlarda geceleri eskiden kül dolu tenekelere iliştirilmiş değneklerle tutturulan gaz kokulu meşaleli fener alaylarının pek fazla yapılmaması ya da ortadan kalkması da milletlerin belirli geleneksel milli hususiyetlerine karşı bir iştahsızlık olarak görülebilir. Belki de sadece ulaşım araçlarının ücretsiz oluşundan (ya da halk ile bir ilişkisi olmadığı bahanesiyle beyhude bir düşünce olarak ileriye sürülen gerekçelerle ücretli olan), ulaşım araçlarına giriş için ücretsiz olduğu için serbestçe dönen turnike girişlerinden anlaşılabilen ya da ‘bu turnikeler acaba neden serbest dönüyor ki?’ diyerek ona buna sormakla 'milli ya da dini günlerde ulaşım ücretsiz olur' düşüncesiyle 'milli ya da dini bir gün' olduğu ancak anlaşılabildiği günlerde bu hususiyetlerin ortadan kalkmasına vesile olabilecek 'milli iştahsızlığın' toplumu nereye götüreceğinin bilinmezliği içinde milli bir ruhun nasıl tesis edilebileceği konusunda ciddi zorluklar ortaya çıkacaktır.

ARKEOTEKNO