MISIRLI MİMAR VE SINU IMHOTEP GÜNÜMÜZ TIBBINA NASIL YÖN VERDİ?

S. Vedat Karaarslan Arkeolog- Y. Mühendis 

Mitolojik bir karakter olarak mimar, astrolog, doktor Imhotep (m.ö.2667-2648), günümüzde sağlık çalışanlarının  üzerine yemin ederek meslek hayatlarına başladıkları Asklepios loncalarından gelen  Kos Adası'nda m.ö. 460 yılında doğduğu kabul edilen Hipokrat'tan önce yaşamıştı.

Sağlık ile uğraşanlar önceleri tıp bilgesi olarak kabul edilen Asklepios üzerine yemin ederken günümüzde Hipokrat yemini kutsal değerler üzerine yapılır. Mısırlılar doktor olarak 'sinu' kelimesini kullanırlardı. Mesleği tıp olan ayrıca Sekhmet adlı din rahipleri de sağlık mesleğini icra ederlerdi.

Adının anlamı sulh ve sükundan gelen Imhotep, Mısırlılar tarafından kutsal kabul edilen üçgeni ilk kez basamaklı olarak inşa ederek mimarlığını yaptığı Firavun Zoser'e ait olan piramitte uygulamıştı.

İmhotep ilk mimar olarak mastaba adı verilen ve Arapça'da kürsü anlamına gelen mezar üzerine yerleştirilen dikdörtgen şekilli mimari yapıyı ilk kez basamaklı şekilde inşa ettiği Zoser'e ait Saqqara kentinde yapılan ziggurat mezarda kullanmıştı.

İmhotep, Grek mitolojisine Asklepios karşılığı olarak geçmiş, Asklepios ise günümüz sağlıkçılarının üzerine yemin ettikleri Hipokrat'a dönüşmüştür. Platon Protagoras adlı eserinde Hipokrat'tan 'Kos'lu Asklepiades' olarak bahseder.

Daha sonraki Grek kitabelerinde Imhutes olarak adlandırılan Imhotep'in merkezi Memphis kenti idi. Kralın veziri (tjaty), ya da 'bütün taş eserlerin gözetmeni' unvanlı aynı zamanda ilah, bilgelik ve rahiplik sınıfının başı olarak Trismegistos olarak adlandırılan Imhotep, Zoser'in hüküm sürdüğü (m.ö.2686-2648) yılları arasında İmhotep'in şahsında toplanmış olduğuna dair yazıtlar ele geçmiştir.

İmhotep'in adı firavun Zoser'in heykelinin bulunduğu yukarıda Kahire Müzesi'ndeki sergilenen heykelinin kaidesine yazılırken Abdyos Kral Listesi olarak ele geçen tapınakta yukarıdaki 16 nolu rölyef üzerinde de Zoser'in adı yazılmıştı.

Mısır tıbbının temelini oluşturan Eber Papirüsünde solunum rahatsızlıklarının temeli olan öksürüğün fıtık hastalığına neden olduğu yazılmıştı.

Mısır tıbbındaki vehedu adı verilen bağırsaklardan kan damarlarına geçen bir hıltın hastalığa neden olduğunu düşünülürken Mısır tıbbından antik Yunan tıbbına Konidos ekolü üzerinden geçen hastalık belirtileri daha sonra İbn-i Sina gibi İslam bilim adamları tarafından kabul edilen 'ahlat-ı erbaa' denilen kan, balgam , sarı ve kara safra (sevda, hülya, melankoli) olarak belirleniyordu. Bu karışımlardan her birine Arapça bir kelime olarak hılt denilir. Bu bilim dalı ise humorizm olarak adlandırılırken bu bilim dalı ile ilgili çalışanlara da humorist denilir.

Bu 4 hıltın durumuna göre kişinin sağlık problemleri belirlenirdi. İslam tıbbında da hılt-ı mahmud vücudun sağlıklı olmasını tanımlardı.

Antik Yunan'dan günümüze kadar gelen Humoral Patoloji teorisinin temeli Mısırlıların kalın bağırsaklardaki mikropların kana karışması nedeniyle ortaya çıkan hastalıkları tanımlayan vehedu teorisi, hastalıkların ortaya çıkmasına bağlı olarak aşırı beslenme, bayat yiyecekler, ham meyveler, parazitler, iklim değişiklikleri ve solunum yolu ile alınan toz nedeni ile oluşabiliyordu.

Günümüzde tıbbi bilgilere göre insanda bağışıklık sistemi hücresel ve humoral (sıvı ile ilgili) olmak üzere 2 başlık altında incelenir. Hücresel sistem lenfositler, monositler, makrofaj, antijenler iken humoral bağışıklık sisteminin temeli de ahlat-ı erbaa denilen hıltların içinde bulunan kan içindeki immünoglobulin molekülleri oluşturur. [1]

Gerek hücresel gerekse humoral tedavi yöntemleri bağışıklığın güçlendirilmesi için en temel tıbbi yöntem olarak kabul edilir.

Humoral patoloji teorisinin dayandığı antik Yunan tıbbi bilgilerinin kaynağı olan Mısır vehedu teorisi kalın bağırsaklardaki atıkların tamamen boşaltılması ve kana karışarak zehirlemeyi önleme üzerine kurulu bir tanımlama olarak belirlenmişti. Teorinin dayandığı hıltlarda kan hava ile, sarı safra ateş ile, kara safra su ile balgam toprak ile eşleşerek aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere insan mizacı İslam tıp teorisinde 'hılt-ı mahmud' olarak adlandırılmıştı.

Canlı ve cansız varlıklar arasındaki benzerlikler madde içindeki ruhun (töz, cevher) incelenmesinin antik çağa kadar uzanan bir geçmişi vardır. Madde, ruh ve ruhun yöneticisi olan beyin arasındaki ilişkinin kurulması günümüzde dahi birçok soruyu cevapsız bırakırken madde, Empedokles (MÖ 492–432) tarafından her birine ‘root’ adı verilen klasik elementler’ adı altında  ‘toprak, su, hava ve ateş’ olarak evrenin  temel tanımları içinde yer almıştı. Hipokrat bu 4 unsurdan insan bedenindeki sıvıları su ile, katı kısımlarını toprak ile, solumasını hava ile ve ruhunu ise ateş ile eşleştiğini söylemişti.

Hücre bağışıklık sistemi ile ikinci bağışıklık sistemi olarak hücrenin etrafındaki sıvıları tanımlayan bütün bu humoral sistemin temeli ise aynı zamanda çok iyi bir mimar olan doktor İmhotep'e kadar giden Mısır tıbbındaki günümüzde 'enterik sinir sistemi' denilen davranışlarımızı belirleyen beyin ve ruhsal dengemiz üzerine etkisi olan ve ikinci beyin olarak kabul edilen bağırsaklardaki mikrobiyata ile beyin arasındaki 500 milyon adetlik nöronun ilişkisine dayanır.

İnsan bağırsaklarında 40.000 çeşit bakteri ve 100 trilyon adet mikroorganizmanın merkezi sinir sistemi ile olan ilişkisi günümüz tıbbında yeni yeni keşfedilmeye başlanırken ve COVID 19 için bağışıklığı güçlendirmek için ikinci beyin olarak tanımlanan bağırsak mikrobiyatasını güçlendirmek gerekir diye tavsiyelerde bulunulurken beyin-bağırsak ilişkisini kalın bağırsak- kan arasındaki geçişlerin cerrahi müdahalelere neden olacağını antik Mısırlılar Imhotep zamanından bu yana diğer bir deyişle günümüzden 4500 yıl öncesinde biliyorlardı.

ARKEOTEKNO

[1] https://hastane.etu.edu.tr/bulletin/42-bagisiklik-sistemi-immun-sistem

[2] https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S2095177920302045

[3] https://tr.wikipedia.org/wiki/Humoral_Patoloji_Teorisi