BUGÜN AKLIMIZA GELENLER
Ne zaman ‘bir organizasyonun başarısı, çevrenizdeki insanlara bağlı olacaktır’ sözünü düşünsem veya Ankara’daki devletin resmi mezarlığında Milli Mücadele’nin adlarının dahi hatırlanamayan İstiklal Harbimizin komutanlarından Birinci Ferik Kazım Karabekir’den, Mirliva Halit Karsıalan’a kadar o efsane kahramanlarını ziyaret etsem Milli Mücadele’nin yürütülmesinde yaşanan o zorlu günler gelir aklıma.
Nasıl gelmesin ki?
Milletin makûs talihini yenmek üzere kurulan Milli Mücadelede ben de varım diyen Müdafa-i Hukuk cemiyetleri, Viyana’dan (1683) bir geri çekilme ile başlayan Trablusgarp’ta (1911), Balkan’larda (1912-1913), Çanakkale’de (1915) ve nihayet Anadolu’nun içlerine kadar muzdarip olmuş mağdur ama mağrur bir milletin kaderi öyle kolay kolay sineye çekilebilir miydi? Sonrasında da sıra Anadolu’ya gelmişti öyle mi? Türkistan’da şehit düşen (1922) Enver Paşa’ya atfedilen, ‘Balkanlar gitti, Anadolu’da gitti, bari bu kez de ‘Türkistan’ı savunalım’ a dönmüştü milletin kaderi?
Nereye kadar sürecekti bu ricat?
Anadolu’yu nasıl savunacaksın ki?
İşte ilk Dünya savaşının sonucu, Anadolu perişan, bir yanda dağınık cemiyetler, diğer yanda Müdâfaa-i Hukuk cemiyetleri, dağlarda mağrur efeler, dağınık silahlı gruplar, Karadeniz’in dağlarında çeteler, bütün bunlar o ahval ve şerait altında nasıl tanzim edilebilirdi ki? Hem de Anadolu’nun ateşten bir gömlek haline geldiği 1914-1920 lerde.
Sonrasında ne oldu?
Kuruluşu Metehan’a uzanan şimdiki TSK nın özü Kuvâ-yi Milliye, günümüz TBMM sinin top sesleri altında çalışan İttihat ve Terakki Fırkası için yapılan binada ilk toplantısını yapan kürsüsünü marangozların yaptığı, sıraları Ankara Muallim Mektebi ve Sultani'den getirilen, çatısının kiremitleri ise halkın evlerinden sökülen kiremitler ile sağlamlaştırılan Gazi Meclis, ...
Mustafa Kemal Paşa’nın en zorlu görevi, milleti yeniden tanzim edebilme kabiliyet ve yeteneğinin zuhur etmesi değil miydi? Millete adını, asırlara sığmayan tarihini yeniden hatırlatan, makûs talihini yenerek asırlardır süren köklü tarihini hatırlatıp ‘an’ânât-ı milliyemizi (milli gelenekler) hiçbir kimseye çiğnetemeyiz’ diyerek bugünlere taşıyan büyük insan!
Ne zaman milli bir bayram gününe kavuşsak hep bunlar gelmeli aklımıza, vesselam.
(Foto: Meclis'in açılış günü/Ulus/Ankara)
ARKEOTEKNO
Sayfa Yorumları (0)
Yorum Bırakın