TİMSAH GÖZYAŞLARI EFSANESİ

Malumdur, bir iş yapılmadan önce ya birinin bir neden oluşturması ya da eylem sonucu ortaya bir neden çıktıktan sonra o işe karşı yaklaşım yapılması genel geçer bir durum olarak bilinir. Kısaca bu tür yaklaşımlar bir öngörü, planlama, strateji gerekmeksizin kısaca ‘geçerli durum’ yani ‘konjonktürel’ bir durum sonucunda olaylar karşısında vaziyet etmek olarak tanımlanır.

Örneğin tabi bir afet sonucunda önlem almak, ya da kuruluşların satışında uzun vadeli düşünülmeden sonradan timsah gözyaşı dökülmesine vesile olacak şekilde ya da günümüzde yaşanan her türlü toplumsal olaya karşı duyarsızlık göstererek türbine oynamak gibi sonuca yönelik her türlü söylem ve tavır almak bu tür olayların sonucunda ortaya çıkabilir.

Her türlü yayın organında arz-ı endam edenler bu tür vaziyet edenler olarak görülür. Yakın tarihimizde her ne musibet, afetin sonunda sonradan ağıt yakmak ya da bunu basın yoluyla efendim bakın yanlış oldu ben ‘dememişdiydimciler’ olarak ortaya çıkanların kullandıkları ifadelerin hepsi bu basiretsiz çabaların sonucunda, aslında olmayan ama sanki varmış gibi bu hayvanlara yapılan bir haksızlık olarak ‘timsah gözyaşı dökülmesi ‘ tabiri ile açıklanır. ‘Timsah gözyaşları’ tabiri samimi olmayan bir üzüntüyü veya pişmanlığı ifade eder.

Romalılara kadar uzanan Plutarkhos’a (ms.46-119) atfedilen ve Latince gözyaşı olarak ‘lacrimis’ timsah olarak ‘crocodili’ ve ‘lacrimis crocodili’ deyiminden yayılan bu tabir, Hz. İsa’ya ihanet eden Yahuda’nın sonradan bu pişmanlığını ifade eden ağlaması olarak da açıklanır. Shakespeare Othello’nun karısı için ‘Eğer yeryüzü kadının gözyaşlarıyla dolup taşsaydı / Düşen her damla bir timsah olurdu’ diyerek aldatılma üzerine bir örnek verir. Romalı şair Virgil’in yazdığı bir hikayede bugünkü İtalya’nın (Umbria) kurulmasına öncülük eden Troyalı Aeneas, kendisine aşık olan ve Roma’ya gitmemesini söyleyen Kartacalı Dido'ya İtalyan Yarımadası'nda Roma'yı kurmak için onu terk etmesi gerektiğini söylediğinde, "Böylece Nil'in ölümcül kıyılarında / Aldatıcı timsah ağlıyor." diye haykırır. 

Kadınların ağlamasının törenlerde yasak olduğu Roma'da İmparatorlar, seçkin askerler konuşmalarını süslemek içinm sıklıkla ağlarlardı. Plutarkhos Romalıların özellikle edebi eserlerin sergilendiği tiyatrolarda ağlamaları ile meşhur olan Yunanlardan daha kolay ve iyi ağladığını yazmıştı. Politik ağlamaların kökeni Roma'ya dayanırsa da öncesinde de ağlayarak toplumları etkilemek her zaman bir strateji olmuştur. Elçilerin bile ağlayarak dertlerini anlattıkları görülmüştür. İmparator Tiberius'un bu ağlama geleneğini başlattığı söylenir. 

Tabi timsahlara da haksızlık etmeyelim derken iki saate yakın göz kapaklarını kırpmadan açık bir vaziyette durabilen bu hayvanların yemeğini yerken daha önce gözyaşı kanallarından geriye giden gözyaşlarının hayvanın yemeği yemesi esnasında akciğerlerinde oluşan basınç ile gelen hava ile tekrar gözüne gelmesi, bu 1700 yıllık timsah gözyaşları söyleminin söylenmesine neden olmuş. Bir başka görüş ise uzun süre sudan ayrı kalan hayvanın gözünü yağlamak için gözyaşlarını kullandığına dair yaklaşım olarak bilinir.

Her ne olursa olsun bir güven ortamı hazırlayarak yakaladığı avını aslında canhıraş bağırışları arasındaki avını yerken timsahın gözyaşlarına boğulması gibi bu durum hissiyata dayalı olarak psikolojik değil tamamen hayvanın biyolojisine dayalı anatomisi ile ilgili bir durumdur.  

Demek ki timsahın gözyaşları hissiyatına dayalı olarak psikolojik olarak değil anatomisine dayalı biyolojik bir durum olarak ortaya çıkar.   

Öyleyse timsahın da yemeği yerken aslında hissiyatına dayalı olarak olmayan gözyaşına boğulduğu bir yalan şehir efsanesi ortadayken günümüzde açık şekilde işlenen Filistin’deki soykırıma, günümüzde yaşanan her türlü toplumsal olaylar gibi bu tür hezeyanlara kapılarak göstermelik de olsa timsah gözyaşı dökülmesinin bir anlamı var mı?

ARKEOTEKNO