UNUTULAN KRAL İDRİMİ’NİN ÇİLELİ YAŞAMI VE KAÇIRILAN HEYKELİ
Gözlerin yalan söylemediği ve kalbin aynası olduğunu ifade eden söylemlerle birlikte Suriye’nin Tell Brak kentinde m.ö.4000 yıllarına tarihlenen bir tapınakta (eye temple) binlerce göz şeklinde tasvir edilmiş idoller bulunmuştu. Malatya’da Pirot Höyük adlı bir yerleşimde de 1985 yılında yapılan kazılarda bu idollere benzer şekilde eserler bulunmuştu.[1]
İnsan gözünün gördüğü bir nesnenin bilgisini 250 milisaniye diğer bir deyişle saniyenin dörtte bir süresi içinde beynin bellek bölümüne atmadığı takdirde silindiği bu nedenle Sümer ve Mısır başta olmak üzere Mezopotamya bölgesinden yayılan bir kültür simgesi olarak göz bilgilerinin beyinde değerlendirildiği oksipital bölge gözler üzerindeki retinadan gelen bilgiyi algılama ve değerlendirme bölgesi olarak bilinir.
Hititlerin Halpa olarak adlandırdığı günümüzde üzerine modern bir şehir olarak inşa edilen ancak yer altı tamamen arkeolojik bir hazine olan adı Halep olarak bilinen şehirde m.ö. 1500 yılında Yamhad Krallığı olarak bilinen bölgenin kralı İdrimi Hititlerin saldırılarından muzdarip olarak yaptırdığı heykeline Akkad dilinde yazdırdığı 104 satırlık metinde kendi Hâl-i Pür Melâlini gayet iyi tanımlayarak özellikle heykelinde göz tasvirini belirgin bir şekilde ortaya koymuştu.
Bölge ilk kez 1930-1940 yıllarında İngiliz arkeolog Sir Leonard Woolley tarafından kazılmıştı. Buluntu olarak ele geçen dolomatik sert manyezit taşından yapılmış olan İdrimi’nin bu heykeli halen dünyanın ilk halk ziyaretine açık müze olarak kurulan kaçırıldığı British Museum’da sergilenmekte, kaidesi ise bir diğer kaçırılan Pergamon Sunağı’nın halen Bergama’daki antik çağlarda kentlerin en yüksek tepesi olarak adlandırılan yerlere inşa edilen akropol denilen alanda boş bir şekilde beklediği gibi Hatay Müzesi’nde kral İdrimi olmaksızın boş bir şekilde sergilenmektedir.
Kral İdrimi, heykeline yazdırdığı metinde bu heykeli kıranların ve yerinden edenlerin lanete uğrayacakları ifadesi bulunmaktaydı. Günümüzde Tel Açana denilen ve antik adı Alakhtum ya da Alalakh olan bölgede büstünü kırarak kaçıranların uğrayacakları lanet karşısında metindeki en önemli husus, İdrimi’nin yapılan saldırılar karşısında ruh halinin nasıl değiştiğine yönelik yazdırdığı bu ifadelerdir.
Hitit saldırıları karşısında önce Sutuların yanına sığınan İdrimi daha sonra anne tarafından akrabalarının bulunduğu Emarlıların yanına ağabeyleri ile sığınmış ancak metinde de yazdırdığı üzere göç ettiği Emar’da harp/savaş arabası üzerine uyuduğu şekildeki bu sığınmayı kendine yedirememiş olacak ki ‘her kim ki Emarlıların arasına sığınırsa köle ancak babasının mirasını ararsa onun bir asil olduğuna’ şeklinde bir düşünce ile 7 yıl kaldığı Emarlıların yanından Kenan memleketindeki Ammiya kentine göç etmişti. .
Kenan bölgesi İdrimi’nin heykelinin sağ eli üzerine bu bölgenin Kenan (Canaan) olduğuna dair ilk yazılı kelime olarak ‘ma-at ki-in–a-nim’ yazılmıştı. Günümüzde Amik Ovası’nda yer alan Hatay ili sınırları içindeki Mukiš’ten, Ni’i ve Nuhašše’den illerinden Ürdün- Palestine bölgesindeki Ammiya kentine geldiğini belirten İdrimi, burada kuşları azat ederek fal açtırdığını ve bu kentlerin de kralı olduğunu ilan etmiş ve savaşçı bir topluluk olan ancak Akadca ‘Hbiru’ şeklinde ifade edilen ‘tozlu, kirli’ anlamına gelen Hapiruların arasında yaşamaya başlamıştı.
Kral İdrimi, vatan hasreti çeker ve Hapiruların yardımıyla da yaptırdığı bir gemiye m.ö. 1450 yılında binerek kendi ülkesi Mukis’e doğru denizden yola çıkarak bugün adına Kel Dağı denilen Hatay’ın Yayladağ ilçesinde bulunan halk arasında Cebel-Akra (cebel: dağ, akra: kel) olarak adlandırılan Hurrilerin Hazzi Dağı, Romalıların daha sonraki yüzyıllarda Kasyus ya da Kassius olarak adlandırdıkları Silpiyus Dağı’nda karaya çıkar. Hittiler ve Hurriler fırtına tanrısı Teşup’un burada oturduğuna inanırlar ve Hititler başkent başkent Hattuşaş’da Hurrilerin baştanrısı Kumarbi’ye karşı Teşhup’un galip gelmesi için dinsel ritüeller icra ederlerdi. Bunun en büyük nedeni bir efsane olarak bilinen Kumarbi’nin mevsimsel olarak ortadan kaldırılması anlamına geldiği ve Ullikummi şarkısının söylenerek tarımsal olarak ekinlerin hasat edilme zamanının gelmiş olmasının ifade ediliyor olmasıydı.
Halkı tarafından coşku ile karşılanan İdrimi, kuzeydeki Mitannilere Anwanda adlı elçisini göndererek Mitanni Kralı Parratarna ile atalarının daha önce dost olduklarını hatırlatıp kendisine vergi vererek kendisinin bir vasal olarak hizmet edeceğini bildirerek bir de üzerine yemin etmişti.
Ancak krallığının çevresindeki ülkeler sürekli kendisine saldırdıklarını hatta daha önce atalarının cesetlerini üst üste yığan bu topluklara karşı büyük bir mücadeleye girdiğini ve onları yendiğini anlatır. Bundan da cesaretlenen İdrimi bu kez Hatti ülkesine saldırarak Hattilerin Paşşahe, Damarut-re’i, Hulahhan, Zise, Ie, Uluzina ve Zaruna kentlerini aldığını ve onlardan bol miktarda esir ve ganimet elde ettiğini heykeline yazdırmıştı. Ülkesi Mukis’de yönetimi düzenleyerek halkını bol ganimetlere boğan İdrimi, kendisi kadar hırslı olmayan altı kardeşini de yönetimde söz sahibi yaparak onlara krallığında idari görevler vermişti. Oğlu Im-Nirari’yi (Adad-Nirari) de bir ritüel ile tanrılara emanet ettiğini heykeline yazdıran 3500 yıllık göçmen İdrimi, her kim ki bu heykele saldırıp ve yok ederse göğün tanrısının onu mahvetmesini, yerin tanrısının ise soyunu sopunu kurutmasını ve onun krallığını parçalamasını tohumunu memleketten atmasını ve neslini yok etmesini dilemişti. Yaklaşık 30 yıl hükümdarlık yapan İdrimi metni heykeli yazan Şaruwa adlı kâtibin de Şamas tarafından korunmasını ve sağlık içinde yaşaması için dilekte bulunmuştur.
Kral İdrimi’nin çileli yaşamındaki azimli yapısını özetlersek:
- Halep’te babasının tahttan indirilmesi nedeniyle kendisini annesinin akrabalarının oturduğu sığındığı Emarlıların yanında bir köle olarak tanımlar.
- Ancak Halep’ten 100 Km uzaklıktaki Emar (şimdiki adı Meskene) ülkesindeki mutsuzluğu sonucunda neden hırsız ve arsız bir topluluk olarak bilinen Hapiruların yanına giderek burada yedi yıl kalmıştır.
- Buna rağmen İdrimi, Hapiruların yanında güç kazanarak ülkesi Alalakh’ı yeniden alma hedefi bulunuyordu.
- Ülkesine yaptırıdığı gemilerle dönen İdrimi, Mitannilere gönderdiği elçisi ile anlaşma yapmış ve ülkesini geliştirmeye başlamıştı.
- Böylece İdrimi, askeri ve politik alanda Alalakh ‘da bağımsız bir yönetim ile mutlu bir şekilde yaşamaya başlayarak kuzeydeki düşmanları olan Hitit/Hatti ler ile savaşarak onların şehirlerini ele geçirmişti.
- Bütün bu başarılarına rağmen yine de bir endişe ve kaygı psikozu içindeki görünümü ile bu heykeli yaptırarak üzerine çivi yazısı ile yazıt kazımıştı.
Günümüzde yüz okuma tekniklerinde uygulayıcılar kadınlar için yüz okumaya sol kulaktan, erkekler için ise sağ kulaktan başlanması gerektiği ifade edilir. Arkeolojik olarak ‘tipoloji’ den hareketle heykelin analiz edilerek tanımlanması ve modern yüz okumanın analizi uygulanarak 3500 yıllık Akkadca yazılan yazıt üzerindeki ifadelerde İdrimi’nin heykelindeki yüz okumasını erkekler için sağ kulaktan başlayarak devam eden ve sakalına dahi ifadeler yazılan bu yazıtta İdrimi’nin sağ kulağından ağzına inerek çenesine doğru devam eden çivi yazılı metinde çok şaşırtıcı ifadeler bulabiliriz. Sağ şakağından aşağıya doğru inen yazıtın ifadesinde İdrimi, yaptıklarını herkesin okumasını ve sonsuza dek kendisini hatırlamasını isteyen bir metni yazdırmıştı.
Eğer heykeli yapan aynı zamanda çivi yazıları da yazan kâtip Şaruwa’nın İdrimi’yi nasıl gördüğüne dair kendi açısından bakışına yönelik bir heykel yapımı değilse ve İdrimi’yi aynen ifade eden bir heykel ise ilk bakışta İdrimi’nin aşağıya doğru daralan bir yüz yapısı ile kişiliğinin zayıf olduğunu ancak son derece yaratıcı olduğuna dair üçgen yüzlü yapılı bir kişi olduğunu söyleyebiliriz.
Aynı zamanda zeki ve ateşli bir yüz yapısı olan üçgen formunun hayattaki her şeye karşı tutkulu olunması şeklindeki yorum İdrimi’nin yaşamında yer alan olaylar karşısında aldığı davranış olarak tanımlanabilir. İdrimi’nin en belirgin olan gözlerinin çok yoğun bir kişilik yapısı ile çizilmiş olduğu, gözlemci, tutkulu ve doğaları gereği ileriyi gören bir yapısı olduğu tasvirlenerek heykelinin üzerine yazıtı yazdırması da İdrimi’nin yazarlık ve yaratıcı bir kişilikte olduğunu ortaya koyar. Heykelde her iki dudağının da dolgun olarak yapılmış olması ise İdrimi’nin son derece sevecen ve hassas olduğunu ortaya koyar. [3]
Heykelin başı m.ö. 1200 yılında Anadolu'dan Levant kıyılarına kadar uzanan Deniz Kavimleri saldırıları sonucunda gövdesinden ayrılmış ve bir tapınağın altına gömülmüştü. İngiliz arkeolog Leonard Wooley 1939 yılında heykelin önce bazalt kaidesini birkaç gün sonra ise heykelin kendisini başı kopmuş bir şekilde bulmuş ve British Museum'a göndermişti. .
Sonuç olarak üzerinde heykelini kıranın ve yerinden koparanın bizzat lanetlendiği heykelde tasvir edilen yaşamı çilelerle dolu kral İdrimi, başkenti günümüzde Amik Ovası'ndaki Hatay ili sınırları içinde bulunan ve adı Mukiš olan yerleşimde yaşadığı ve 3500 yıllık bir geçmişe sahip heykelinin yapılan kazılar soncununda bulunarak kaçırılmış olduğu anlaşılmıştı.
ARKEOTEKNO
[1] https://dergipark.org.tr/tr/pub/cedrus/issue/51819/673943
[2] https://www.alalakh.org/
[3] https://www.indiatimes.com/lifestyle/self/how-to-read-faces-312321.html
Sayfa Yorumları (0)
Yorum Bırakın